Hepatit B Virüs Aşılaması
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Derleme
CİLT: 18 SAYI: 2
P: 37 - 46
Ağustos 2012

Hepatit B Virüs Aşılaması

Viral Hepat J 2012;18(2):37-46
1. Manisa Devlet Hastanesi, Enfeksiyon Hastaliklari Ve Klinik Mikrobiyoloji Klinigi, Manisa, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Hepatit B virüs (HBV) enfeksiyonu aşıyla önlenebilen bir enfeksiyon hastalığı olup oldukça etkili ve güvenilir HBV aşıları mevcuttur. HBV aşılamasına dünya genelinde 1982 yılında başlanmış olmakla birlikte aradan geçen 30 yıllık süreye rağmen halen dünya genelinde istenilen düzeyde HBV aşılama oranlarına ulaşılamamıştır. Ülkemizde de universal (kitlesel) HBV aşılamasına 1998 yılında geçilmiş olduğu halde benzer şekilde özellikle erişkin yaş grubunda istenilen düzeyde aşılama oranlarına ulaşılamamıştır. Bu derlemede hepatit B aşısının tarihçesi, aşılama ile ilgili uyulması gerekli kurallar, aşı yan etkileri, aşı etkinliği ve daha çok sayıda merak edilen benzer konu yer almaktadır.

Anahtar Kelimeler:
Hepatit B virüs enfeksiyonu, hepatit B asilamasi

Giriş

Hepatit B virüs (HBV) enfeksiyonu global bir sağlık sorunu olup güvenilir aşıların 1982 yılından beri kullanımda olmasına rağmen halen tüm dünya için önemli sağlık sorunlarından biri olmaya devam etmektedir (1-3). Erişkin dönemde geçirilen akut HBV enfeksiyonu sonrası kronikleşme oranı %5-10 arasında olduğu halde doğumda yeterli ve uygun immünizasyon yapılmayan taşıyıcı gebelerin bebeklerinde kronikleşme oranı oldukça yüksektir. Bu nedenle yenidoğan bebeklerin ve küçük çocukların HBV bulaşından korunması tüm dünyada öncelik verilen korunma yöntemi olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle 1984 yılından beri Advisory Committee on İmmünization Practices (ACIP), Center for Disease Control (CDC) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından tüm gebelerin HBsAg yönünden taranması ve taşıyıcı gebelerin bebeklerine doğumda aşı+Hepatit B hiper immünglobulin (HBIG) yapılması önerilmektedir. Maliyet nedeniyle HBIG yapılamayan durumlarda özellikle annede HBeAg negatif ise tek başına aşının da yeterli olabileceği bildirilmektedir (1-6). Tüm bu önerilere rağmen günümüzde HBV’nin endemik olduğu çoğu bölgede ve hatta gelişmiş ülkelerde bile gebelere HBsAg taraması yeterince yapılamamaktadır. Bu nedenle universal HBV aşılaması daha etkin ve daha kolay uygulanabilir bir yöntem olarak kabul edilmiş ve 1987 yılında WHO Technical Advisory Group (TAG), HBV aşısının EPI (Expanded Programme on İmmünization) içine entegre edilmesini önermiştir. Bunu takiben WHO/EPI/Global Advisory Group 1991 yılında HBsAg pozitifliğinin %8’den fazla olduğu ülkelerde, 1997 yılından itibaren ise tüm ülkelerde doğumdan itibaren HBV aşısı uygulanmasını önermiştir (6,7). EPI kapsamında universal HBV aşılaması 1990 yılında sadece 20 ülkeyi kapsamakta iken 1996 yılına kadar katılan ülke sayısı 80, 2000’de 116, 2001’de 126, 2005’de 155,2008’de ise 177’ye ulaşmıştır (1,6,8). Daha sonra universal HBV aşılamasının çok önemli ve fiyat etkin olduğu bir çok çalışmada gösterilmiştir ve günümüzde HBV aşı önerileri kapsamı oldukça genişletilmiş olup özellikle yüksek riskli erişkinler başta olmak üzere HBV’den korunmak isteyen herkesin aşılanması gerektiği görüşü benimsenmiştir (7,9-12).

Başlıca Bulaşma Yolları

HBV geçişinde çeşitli yollar söz konusu olabilmektedir. Önemli geçiş yollarının başında enfekte anneden bebeğe doğumda veya doğum sonrasında(nadiren de gebelik sırasında) geçiş gelmektedir. Kan naklinin yanı sıra perkütan yolla (deri bütünlüğünün bozulduğu her türlü durumda) veya enfeksiyöz kan ve vücut sıvılarının (semen, tükrük gibi) mukozaya temasıyla da bulaşma olabilir. HBV ile enfekte kişinin kanı veya açık yarası ile temas, iğne batması veya kesici delici alet yaralanması, ya da enfekte kişinin jilet, ustura, tırnak makası, diş fırçası gibi kesici-delici olan ve bu nedenle kanla temas edebilecek malzemeleri paylaşma yoluyla; enjektör ve benzeri ekipmanın ortak paylaşıldığı IV ilaç kullanımı ile de bulaşma olabilmektedir. Önemli bulaşma yollarından bir diğeri de enfekte partnerle seks olup erişkin yaş grubu açısından oldukça önemlidir. Hepatit B virüsünün yiyecek ve içecekle, tabak kaşık bardak gibi malzemelerin paylaşılmasıyla, birlikte yemek yemekle, kucaklaşmayla, el sıkışmakla, öksürmekle, hapşırmakla, aynı ortamda bulunmakla pratik olarak bulaşmadığı kabul edilmektedir. Bununla birlikte hepatit B virüsünün oda ısısında yüzeylerde yedi gün canlılığını koruduğu akılda tutulmalı ve enfekte kişilerin kanının bulaşması durumunda uygun şekilde yüzey dezenfeksiyonu yapılmalıdır (11,12).

HBV Aşılaması Önerilen Kişiler

Başlangıçta HBV aşılaması yapılması önerilen belli riskleri taşıyan kişiler ACIP (The Advisory Committee on İmmünization Practices) tarafından tanımlanmış olmakla birlikte son yıllarda bu kapsam oldukça genişletilmiştir. Günümüzde ACIP aşı önerileri içine “HBV enfeksiyonu açısından korunmak isteyen herkes aşılanmalıdır” önerisi eklenmiştir (4,9-12). Bu önerilerin en önemli nedeni ABD’de son yıllarda saptanan akut HBV vakalarının büyük çoğunluğunun 25-45 yaş arası erişkin kişiler olmasıdır. ABD’de erişkinlerdeki HBV enfeksiyonun en önemli kaynağı cinsel yolla bulaşma olup IV ilaç kullanımı ikinci sırada yer almaktadır. Aile içi bulaşmada oranlar değişken olup %14-60 arasında değişmektedir. Bu konuda en yüksek risk cinsel partnerler için söz konusudur, ikinci sırada da bu ailelerin çocukları yer almaktadır. Mesleki olarak HBV ile temas eden personelin riski özellikle laboratvuar çalışanlarında daha fazladır. Bu grubun aşılanmaya başlamasıyla 1990 yılının ortalarından itibaren bu kesimde HBV enfeksiyonu belirgin olarak azalmıştır. Kan ve vücut sıvılarıyla daha seyrek karşılaşan diyetisyen, büro çalışanları, öğretmenler, günlük bakım evlerinde çalışan personel için mesleki olarak artmış bir risk bulunmadığı bildirilmektedir. Bu kriterler göz önüne alınarak ACIP aşı önerileri geliştirilmektedir (1,7,11-13). Ayrıca Avrupa Birliği Talimatları altında, HBV virüsü zararlı bir biyolojik ajan olarak sınıflanmakta ve işverenlerin HBV’ye maruz kalma riski olan çalışanlarına ücretsiz olarak Hepatit B aşılaması yapması önerilmektedir. Sağlık çalışanlarının mesleki risk kapsamında HBV için aşılanması uzun yıllardır önerilmektedir. OSHA (Occupational Safety and Health Administration) sağlık çalışanlarının HBV ve benzeri etkenlerle ilgili risklerini ve yapılması gereken uygulamaları 1991 yılında ayrıntılı olarak tanımlamıştır (14-16). Ülkemizde de HBV aşısı yapılması gereken kişilere ilişkin TC Sağlık Bakanlığı’nın ilgili genelgeleri bulunmaktadır (17,18).

Hepatit B Aşısı ile İlgili Bazı Kavramlar

Serokonversiyon oranı: Etkene yönelik spesifik antikorları üreterek aşıya yanıt veren kişilerin yüzdesidir. Seroproteksiyon oranı: Aşı uygulandıktan sonra koruma sağlamak için yeterli düzeyde antikor üreten kişilerin yüzdesidir. Geometrik ortalama titre: Bireylerin aşılara yanıt dereceleri arasında önemli farklılıklar görülebilir. Yaş, cinsiyet, sağlık durumu, beslenme ve aşı öyküsü gibi pek çok faktör etkide bulunabilir. Bir grup kişinin aşılamaya karşı genel yanıtını değerlendirmek amacıyla, ortalama bir antikor titresi hesaplamak gerekir. Bunun için kişilerin bireysel antikor titrelerinin logaritmaları toplanır. Ardından bu sayı kişi sayısına bölünür ve Geometrik Ortalama Titre’yi elde etmek için bu sonuçların anti-logaritması alınır. Bu yaklaşım ortalamayı hesaplamanın karmaşık bir yolu olarak görünse de, böyle yapılmasının nedeni grup içerisindeki istisnai ölçüde yüksek ya da düşük antikor titrelerinin yol açacağı sapmaları (biasları) azaltmaktır. GOT = antilog Σ bireysel titrelerin logaritması /aşılananların sayısı

Hepatit B Aşıları

İlk üretilen HBV aşıları plasma kökenli aşılar olup 1981 yılında FDA tarafından onaylanmıştır. Ancak bu aşının elde edilişinin pahalı oluşu, üretim işleminin güç oluşu, özellikle daha sonraki yıllarda gündeme gelen HIV/AIDS olguları nedeniyle oluşan güvensizlik, kısa sürede geliştirilen rekombinan aşıların aktif olarak kullanılmasına yol açmıştır (4,6,11,12,19,20). Günümüzde kullanımdaki hepatit B aşıları, hepatit B virüsünün rekombinant DNA teknolojisi ile üretilmiş majör yüzey antijenini içerir. Rekombinasyon teknolojisi ile elde edilen aşılar iki grup olup maya kökenli aşılar maya hücrelerinden, memeli hücresinden yararlanılarak üretilen aşılar ise fare over hücresinden (chinese hamster ovarian cell) yararlanmak suretiyle elde edilmektedir. Bu yüzey antijeni (S antijeni) saflaştırılmış ve alüminyüm hidroksit üzerine adsorbe edilmiş bir steril süspansiyon şeklindedir. Antijen, genel olarak HBV majör yüzey antijenini kodlayan genini taşıyan maya hücreleri (genellikle Saccharomyces cerevisia denen ekmek mayalamada kullanılan bir çeşit maya mantarı veya Hansenula polymorpha) kültüründen genetik mühendisliği yoluyla üretilir. Maya hücrelerindeki bu hepatit B yüzey antijeni (HBsAg) çeşitli fiziko-kimyasal işlemlerle saflaştırılır. Kimyasal bir işlem olmaksızın HBsAg ortalama 20 nm çapında küresel parçacıklara dönüştürülür. Bu parçacıklar glikozilleşmemiş HBsAg polipeptidlerini ve başlıca fosfolipidlerden oluşan bir lipid matriksi taşırlar Rekombinasyon teknolojisi (genetik mühendisliği) ile üretilen aşılar hiçbir enfeksiyöz parçacık içermedikleri için plazma aşılarına göre çok daha avantajlı ve güvenilirdirler (20,21). HBV aşıları üretiminde S. cerevisiae’nın yanı sıra metilotrofik maya olan H. polymorpha’nın daha üstün ekspresyon özelliği olduğu belirlenmiş ve birçok HBV aşısında kullanılmaya başlanmıştır (22). Rekombinasyon teknolojisi ile üretilen aşılardan bazıları da maya hücresi yerine memeli hücresi (fare over hücresi) kullanılarak üretilmektedir (23). Son zamanlarda nanoemulsion teknolojisi ile geliştirilen HBV aşıları ile ve farklı teknolojilerle geliştirilen aşı çalışmaları yapılmaktadır (24-26). Hepatit B Aşılarının Etkinliği Dünya genelinde çok sayıda rekombinan aşı bulunmakta olup bu aşılarla ilgili olarak yapılmış sayısız çalışmada hem çocuklarda hem de erişkinlerde oldukça etkin ve güvenilir oldukları gösterilmiştir (27-31).

Kombine Aşılar

Hepatit A ve B aşılarını birlikte içeren kombine aşılar da bulunmaktadır (Twinrix-GlaxoSmithKline, HEP-A+B-in-VAC). Twinrix ile ilgili olarak FDA 2007 yılında alternatif bir uygulama şemasını daha onaylamıştır. Bu uygulamada 0,7 ve 21-31 günlerde üç aşı yapılıp 12. ayda da bir doz rapel yapılmaktadır. Aşılar arasındaki süre uzamışsa kalındığı yerden devam edilmekte, tekrar başlanması gerekmemektedir. Bu hızlı aşılama şeması, özellikle endemik bölgelere seyahate çıkmak üzere olan seronegatif bireyler için önerilmektedir. DTaP+hepatit B + inaktive polio aşılarını içeren beşli kombine aşının yanısıra (Pediarix) HBV ile başka aşıların kombine formları da (Comvax:Hib+HBV kombine aşısı) mevcuttur (32-34).

Hepatit B Aşı Şeması

Hepatit B aşısı ile ilgili olarak yapılan çok sayıda çalışmanın sonuçlarına göre gerek çocuklarda gerekse erişkinlerde en iyi antikor yanıtının elde edildiği 0,1,6. aylarda birer doz aşı uygulaması şeklindeki aşı şeması günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra hızlı yanıt elde edilmesi istendiğinde şema 0,1,2,12. aylar şeklinde de uygulanabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün HBV aşı programı önerileri 0,1,6’ıncı ay, 0,1,12’inci ay; ya da 0,1,2,12’inci ay şeklindedir ve universal aşılamada yaygın olarak kullanılan şema 0,1,6 ay şemasıdır (1,7). Ayrıca 0,10, 21. günde ve 0,7,28. günlerde birer aşının yapıldığı ve 12. ayda bir doz daha aşının uygulandığı hızlandırılmış aşı şemaları da özellikle bazı özel gruplarda kullanılabilmektedir. Aşı dozu çocuklarda 10 mcg, erişkinlerde ise 20 mcg dır. Bununla birlikte bazı aşıların yapılan çalışmalara dayalı olarak farklı doz önerileri olabilmektedir. Örneğin Recombivax isimli aşının (ülkemizde HB vax pro-Merck Sharp&Dohme) çocuk dozu 5 mcg, erişkin dozu ise 10 mcg olarak onay almıştır. Yine GenHevac B isimli aşının sadece 20 mcg lık dozu bulunmaktadır ve üretici firma çocuk ve erişkinlere aynı dozu önermektedir. Bu nedenle aşı uygulanırken bu özelliklere dikkat edilmeli ve üreticilerinin ruhsat aldıkları forma göre yaptıkları önerilere uyulmalıdır. Yenidoğan bebeklerle ilgili olarak doğum ağırlığı 2000 gm dan düşük olanlarda HBV yanıtı düşük olduğundan eğer anne HBsAg negatifse aşının bebek miyad oluncaya kadar (1. ay sonuna) ertelenmesi ya da bu bebeklere yapılan ilk dozun sayılmayıp toplam dört doz aşı yapılması önerilmektedir (1,7,9-12). Temas öncesi HBV aşılaması Erişkin yaş grubunda 0,1,6 aylarda yapılan üç doz aşılama ile 40 yaş altı sağlıklı erişkinlerde birinci dozdan sonra %30-55, ikinci dozdan sonra %75, üçüncü dozdan sonra da %90’dan fazla oranda koruyucu antiHBs yanıtı oluşmaktadır (10-12). Altmış yaşından sonra aşılanan kişilerde antiHBs yanıtı genellikle %75 civarında kalmaktadır. Yaşın yanı sıra sigara içme, şişmanlık, genetik faktörler ve immün baskılanma gibi konağa ait diğer faktörler de aşı yanıtını azaltmaktadır (11,12,35,36). Klasik aşı şemasına alternatif aşı şemaları (örneğin 0, 1, 4 ay veya 0, 2, 4 ay) ile yapılan aşılamalar da da 0,1,6 ay şemasına benzer antikor yanıtı oluştuğu gösterilmiştir (7,9-12).

Aşı Aralıkları

Aşı şemasında ilk iki aşı arasında dört hafta aralık olmalı, üçüncü doz ikinci dozdan 4-6 ay sonra yapılmalıdır. Hızlandırılmış aşı şeması gerekirse ilk iki doz arasındaki aralık dört hafta; ikinci ve üçüncü doz arasındaki aralık ise sekiz hafta olmalıdır. Bununla birlikte ilk dozla üçüncü doz arasındaki aralık 16 haftadan kısa olmamalıdır. Dozlar atlanırsa tekrar başlamak gerekmez, kalınan yerden devam edilir (1,7,8-12). İlk iki doz arasındaki aralığın arttırılmasının immünojenite üzerine etkisi veya son antikor konsantrasyonu üzerine etkisi çok düşüktür. Üçüncü doz aşı özellikle rapel doz gibi etki gösterir ve maksimum düzeyde uzun süreli korunmayı sağlar. İkinci ve üçüncü doz arasındaki sürenin uzaması son antikor düzeyinin daha yüksek olmasına yol açmaktadır, ancak son dozun fazla geciktirilmesi risk altındaki kişinin enfekte olması riskini arttırabilir (10-12). Aşılamaya farklı firmalara ait aşılarla başlanıp devam edilmesinin immünojenite üzerine herhangi bir olumsuz etkisi bulunmamaktadır (10-12,37).

HBV Aşısı Yapılma Yeri ve Uygulama Şekli

HBV aşısı iki yaş altı bebeklerde bacak ön yan yüzüne, erişkinlerde ise deltoid kasa intramuskuler (kas içi) yolla uygulanmalı, enjektör dik açı ile batırılmalıdır. HBV aşısı, düşük immün yanıta yol açması nedeniyle gluteal bölgeye ve intradermal yolla yapılmamalıdır. Bazı çalışmalarda sağlık çalışanlarına ekonomik olması amacıyla düşük dozda intradermal aşı uygulamasına ilişkin çalışmalar yapılmıştır ancak IM yolla etkinlik daha fazla bulunmuştur. Aşı yapılırken kullanılan iğnenin uzunluğu da en az aşı yapılan yer kadar önemlidir. İğne uzunluğunun yenidoğanlarda 5/8” (16 mm) ve üzeri; 1-12 ay arası bebeklerde 1 “(25 mm); 12 ay-2 yaş arası çocuklarda 5/8” (16-25 mm) veya 1”-1 ¼” (25-32 mm); 3-18 yaş arası çocuk ve adolesanlarda ise 1”-1 ¼” (25-32 mm) olması gerekmektedir. Erişkinlerde ise iğne uzunluğu kiloya göre değişmekte olup 60 kg ın altındaki erkek ve kadınlarda 1 “(25 mm); 60-90 kg arası kadınlarla 60-118 kg arasındaki erkeklerde 1”-1 ½” (25-38 mm); 90 kg ın üzerindeki kadınlar ve 118 kg ın üzerindeki erkeklerde ise 1 ½ “(38 mm) olmalıdır (7,10-12,14,38,39).

HBV Aşısına Yanıtın Değerlendirilmesi

HBV enfeksiyonuyla ilgili hayvan modelleri olmayışı, HBV enfeksiyonunun önlenmesi için gerekli antikor konsantrasyonunun kesin olarak belirlenmesini olanaksızlaştırmaktadır. Bununla birlikte aşı sonrası koruyucu antikor düzeyinin 10 mIU/ml nin üzerinde olması gerektiği, antikor titresi bir kez 10 mIU/ml’nin üzerine çıktıktan sonra bu değerin altına düşse ve saptanamayacak duruma gelse bile, hepatit B enfeksiyonuna karşı koruyuculuğun devam ettiği bildirilmektedir. Virüsle daha sonra tekrar karşılaşıldığında immün sisteme ait bellek hücreleri tarafından antijenik yapı tanınmakta ve kişi aktif şekilde hasta olmamakta; vücuda giren virüs, antikor yapımını uyarmaktadır. Bu anlamda, daha önceleri her 5-10 yılda bir rapel doz yapılması öngörülmekteyse de primer aşılamadan on yıl sonra bile çok düşük titrede antikor yanıtı olan kişilerin virüsle karşılaşıldığında yeterli antikor yanıtı oluşturduğu gösterilmiştir (40,41). Yüksek risk altındaki erişkinlerle çocuklar üzerinde yapılan çalışmalarda immün sisteminde sorun olmayan kişilerde aşıdan yıllar sonra antiHBs yanıtı çok düşük veya saptanamaz düzeyde olsa bile uzun süreli koruyuculuk sağladığı; virüsle karşılaşma durumunda klinik hastalık veya taşıyıcılık durumunun gelişmediği gözlenmiş, bu kişilerin rapel aşı dozuna oldukça iyi yanıt verdikleri belirlenmiştir (9,11,12,40-42). Dünya Sağlık Örgütü uygun şekilde yapılmış hepatit B aşılamasından sonra rapel doza gerek olmadığını bildirmektedir (43). Avrupa Hepatit B Uzlaşı Grubu’nun (European Consensus Group on Hepatitis B İmmünity) önerileri de aşıları tam olan ve immün sistemde sorunu olmayan kişilere rapel doza gerek olmadığı yönündedir (44). Sonuç olarak immün sisteminde sorun olmayan kişilere rapel doz gerekmemekte, zamanla antiHBs düzeyleri saptanabilir düzeyin altına inse bile immün hafızaya bağlı olarak klinik hastalık tablosu oluşmamaktadır. Yenidoğan döneminde aşılanan bebeklerin izlemleri yapılıp daha büyük yaşlarda antiHBs yanıtları kontrol edildiğinde ilk beş yılda koruyuculuğun yüksek oranda devam ettiği, bu nedenle yaşamın ilk 5-7 yılında rapel doza gerek olmadığı ancak daha sonraki tarihlerde bazı olgularda antikor titrelerinin azaldığı ya da saptanamayacak düzeye inebildiği ve bu nedenle izlenmelerinin uygun olduğu, fakat bu olguların da büyük çoğunluğunun rapel doza yanıt verdikleri bildirilmektedir (45,46). Bununla birlikte bazı çalışmalarda da doğumda yapılan aşılamadan sonra zaman içinde antiHBs yanıtının azaldığı ve rapel doz gerekebileceği bildirilmektedir (47-52). Tayvan’da universal HBV aşılamasının uzun vadeli sonuçlarının değerlendirildiği bir başka çalışmada aşı yanıtsızlığındaki birinci etkenin annedeki HBsAg pozitifliği olduğu ve esas olarak bu sorunun çözülmesi gerektiği bildirilmektedir (53). Ülkemizde yapılan değişik çalışmalarda HBsAg pozitifliği saptanan çocuk olguların çoğunun annelerinin de taşıyıcı olduğunun saptanmış olması da bu görüşü destekler niteliktedir.

Tekrar Aşılamaya Yanıt

Rutin aşılamadan sonra antikor araştırılması önerilmemekle birlikte immün durumunun bilinmesi istenen sağlık çalışanı veya güvenlik çalışanlarında; hemodiyaliz hastalarında; HIV pozitif kişilerde, diğer immün süpresif kişilerde ve HBsAg pozitif kişilerin cinsel partnerleri ile enjektörlerini paylaşan kişilerde ve HBsAg pozitif kişilerin yakın aile bireylerinde aşı sonrası antikor yönünden tetkik edilmesi önerilmektedir. Toplam üç doz primer aşılamaya yanıt vermeyen kişilere ek bir doz uygulandığında %25-50 oranında yanıt gelişirken üç doz daha aşı yapıldığında %44-100 oranında yanıt gelişmektedir (4,9,11,12,54-56).

İmmün Hafıza

Aşıya bağlı korunmanın devam etme mekanizmasının immün hafızanın korunması ve antijen spesifik B ve T lenfositlerin klonlarının farklılaşması olduğu düşünülmektedir. Aşılananlarda immün hafızanın doğrudan ölçülmesi henüz mümkün olmamakla beraber saptanan bu veriler HBV ile temas olduğunda immün hafızanın yanıt oluşturduğunu göstermektedir (41,44,57). Aşılı kişilerde antiHBc veya HBV-DNA varlığı ile belirlenen dökümante edilmiş breakthrough (virolojik kırılma enfeksiyonlar az sayıda kişide gözlenmiş olup bu enfeksiyonlar ılımlı ve asemptomatik seyretmiş, kronik HBV enfeksiyonu gelişimi ise sadece sınırlı sayıda taşıyıcı anne bebeğinde gözlenmiş, immün sistemi sağlam olan erişkinlerde bu durum görülmemiştir (88). İmmün baskılı kişilerin HBV aşılamasından sonraki immün hafızanın süresine ilişkin sınırlı sayıda çalışma vardır. Bununla birlikte koruyucu antiHBs düzeyleri devam eden immün süprese kişiler arasında klinik olarak belirgin HBV enfeksiyonu saptanmamıştır. Uzun süreli çalışmalarda HIV ile enfekte kişilerde antiHBs titresinin <10 mIU/mL’nin altına düşmesini takiben ılımlı ve asemptomatik seyreden breakthrough enfeksiyonlar bildirilmiştir (7,10,11,41).

Aşı Yanıtsızlığı

Primer HBV aşılamasından sonra oluşan antikor düzeyi ilk yıl içinde hızla, daha sonra daha yavaş şekilde azalır. Primer aşılama sonrası antikor yanıtı >10 mIU/mL’den yüksek olan genç erişkinlerin %17-50’sinde aşılamadan 10-15 yıl sonra antiHBs kaybına bağlı olarak düşük veya saptanamayacak düzeyde antikor yanıtı kalır. Çocuklarda hepatit B aşılarına anti HBs yanıtı oldukça iyi olup bu oran %95-99 ‘a ulaşmaktadır; bununla birlikte zaman zaman erişkinler arasında anti HBs yanıtsızlığı görülebilmektedir. Kullanımdaki aşılarla yapılan değişik çalışmalarda HBV aşısı uygulanan kişilerde %15 oranında immün yanıt oluşmayabildiği bildirilmiştir. Bu kişilerde sigara içme, obesite, cinsiyet (erkek olma), 40 yaşın üzerinde olma gibi faktörlerin rol oynayabileceği düşünülmektedir. Ayrıca aşının soğuk zincir kurallarına uymadan saklanmış olması, uygun teknikle yapılmamış olması, aşı şemasına uyulmaması gibi faktörler de aşı yanıtsızlığında önemli rol oynamaktadır. Bu durumdaki kişilerde öncelikle aşı öncesi HBV göstergelerinin bakılıp bakılmadığı kontrol edilmeli (eğer kişi taşıyıcı ise ve bu durumunu bilmeden aşılanmışsa antiHBs oluşmayacaktır); eğer önceki tetkiklerinde HBV göstergeleri negatif ise bir doz aşı yapılıp bir ay sonra tekrar anti HBs yanıtı bakılmalıdır (1,7,11,12). Aşıya yanıt vermeyenlere bir doz aşı yapıldığında %15-25, üç doz aşı yapıldığında ise %30-50 oranında yanıt alınmaktadır. İlk seri aşılamaya yanıt vermeyenlere 0,1,6 ay veya 0, 1, 4 ay şemasıyla ikinci seri aşılama yapılır. Uygun yere uygun şemayla yapılan iki seri aşılamaya (toplam altı doz aşı) rağmen %5 oranında saptanabilir antiHBs yanıtı oluşmayan kişiler bulunmaktadır.Bazı kişilerde antiHBs yanıtı başlangıçta oluşmakta ama düşük düzeyde olup rutin serolojik tetkiklerle saptanamamaktadır; yine bazı kişilerde oluşan antiHBs çabuk yıkılmakta ve serumdan erken kaybolmaktadır. Bu kişiler düşük yanıtlı kabul edilmektedir. Bazen de kişi hepatit B taşıyıcısı olmakta (occult HBV enfeksiyonu) ama HBsAg düzeyi rutin tetkiklerde saptanamayacak kadar düşük olmaktadır. Bu nedenle aşıya yanıt vermeyen bu kişilere HBsAg , ayrıca gerekirse ALT ve HBV-DNA bakılması önerilmektedir. Sonuç olarak; yapılan iki seri aşıya rağmen koruyucu (saptanabilir) antiHBs oluşmayan, ancak HBsAg negatif olan kişiler HBV enfeksiyonuna duyarlı olarak kabul edilir ve herhangi bir şekilde HBV şüpheli kanla temas veya yaralanma olduğunda aşı ile birlikte HBIG uygulanması gerekir (7,11,12). Gerçek aşı yanıtsızlığını saptayabilmek için altıncı doz aşı yapıldıktan sonra antiHBs tetkikinin 1-2 ay arayla tekrarlanması önerilmektedir. Bu konudaki daha az maliyetli bir başka öneri ise başlangıçta yapılan ilk aşı serisi tamamlandıktan sonra yapılan tetkikte antiHBs oluşmamışsa tek doz aşı yapılıp dört hafta sonra antiHBs bakılması ve pozitif çıkarsa kişinin önceki aşılamasının yeterli olduğu gözlenerek diğer aşıların ve ileri tetkiklerin yapılmaması şeklindedir. Eğer bu tetkikte kişide antiHBs yine negatif çıkarsa o zaman diğer iki aşının da yapılarak şemanın tamamlanması uygun olacaktır (7,10-12).

Universal Aşının Etkinliği

Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği universal HBV aşılaması halen 200’e yakın ülkede uygulanmakta olup yenidoğan ve bebek HBV aşılama programları global HBV insidansını azaltmada oldukça önemli ve etkili bir stratejidir. Toplum bazlı çalışmalarda HBV aşı programının yoğun bir şekilde uygulandığı toplumlarda iki dekat sonra yeni HBV enfeksiyonunun elimine olduğu gösterilmiştir (1,58). Universal HBV aşılamasının esas amacı, annelerin HBsAg durumlarının bilinmediği koşullarda bebeklerin erken dönemde aşılanması ve virüsle temasın önlenmesidir. Yapılan değişik çalışmalarda universal hepatit B aşılamasıyla ilgili oldukça başarılı sonuçlar bildirilmektedir (47,59-62). Ülkemizde yapılan ve universal HBV aşılaması öncesi ve sonrasında doğmuş olan çocuklarda HBV seroprevalansını saptamaya yönelik geniş kapsamlı bir çalışmada ilköğretim okullarında okuyan, 1996-1999 yılları arasında doğmuş olan öğrenciler çalışmaya dahil edilmiş olup ulusal HBV aşılamasının başlamasıyla birlikte HBV’ye karşı koruyucu antikor varlığı ileri derecede anlamlı şekilde arttığı belirlenmiştir. Tanımlayıcı kesitsel bir saha araştırması olan bu çalışmada çocuklardaki HBsAg pozitifliği 1996, 1997, 1998 ve 1999 doğumlu çocuklarda sırasıyla %1,7, %1,5,%1,1 ve %08. olarak saptanmıştır. Çocuklarda HbsAg pozitifliğine etki eden faktörlerle ilgili olarak yapılan logistikc regresyon analizi sonucunda ise universal aşı öncesi doğmuş olmak aşı uygulanan dönemde doğmuş olmaya göre 4,01 kat (%95 GA: 3,19-5,05); düşük sosyoekonomik düzeyde olmak orta veya yüksek sosyoeokonomik düzeyde yaşıyor olmaya göre 4,25 kat (95% GA: 3,36-5,36) riskli bulunmuştur.

Aşının Saklanması

HBV aşısının özellikle donmaya karşı çok hassas olduğu ve etkinliğini yitirdiği bilinmektedir. Bu konuyla ilgili olarak yapılan yeni bir çalışmada HBV aşısı değişik ısı derecelerinde farklı sürelerde tutarak aşı içeriğindeki değişiklikler araştırılmıştır. Çalışmada HBV aşısı 0 ˚C ile - 20 ˚C arasında olmak üzere 1 saatten 1 haftaya kadar kalan sürelerde tutulmuştur. Bir kez veya tekrarlayan şekilde aşının -10 ˚C ve daha düşük ısıda tutulmasıyla adjuvan-antijen partikül agregatları oluştuğu, antijende yapısal hasar meydana geldiği ve fare deneylerinde aşının immünojenitesinde azalma olduğu saptanmıştır. Aşıdaki hasar, donma süresinin uzunluğu, düşük ısı ve donma periyodlarının sıklığı ile yakın ilişkili bulunmuştur. Adjuvan olarak aluminyum tuzu içeren aşıların saklanma ısısı 2-8 derece arasıdır, bu da soğuk zincir kullanımını gerektirir. Ancak HBV aşısının dondurulması da etkinliğini ortadan kaldırır ve aşının imha edilmesini gerektirir. Bu nedenle donmaya dayanıklı aşı geliştirme çalışmaları sürmektedir (63,64). HBV aşısının saklanması ve nakli ile ilgili olarak soğuk zincir kurallarına kesinlikle uyulmalıdır. Aşılar genel prensiplere uygun olarak buzdolabının orta rafında saklanmalı, kesinlikle buzlukta dondurulmamalı ayrıca buzdolabı kapağına aşı konulmamalıdır. Bir yerden bir yere aşı nakledileceği zaman da mesafe ne kadar kısa olursa olsun mutlaka buz aküsü üzerinde nakledilmelidir. Ancak bu nakil sırasında da aşı kesinlikle buz aküsü ile doğrudan temas ettirilmemelidir, aksi takdirde aşı donabilir ve etkinliğini kaybedebilir. Bu nedenle aşının direkt olarak buzla veya buz aküsüyle temas etmemesi için aşı mutlaka kutusunda bulundurulmalı veya kalın bir kağıda/kartona sarılmalıdır (9-12,18).

HBV Aşısı Yapılmadan Önce Test Yapılmalı mıdır ?

HBV enfeksiyonunun endemik olduğu bölgelerde aşı öncesi test önerilmektedir. Bu kesimde test yapılması hem fiyat etkindir hem de yüksek riskli ya da virüsle karşılaşmış ve belki de tedavi olması gereken kişileri saptamak açısından da önemlidir. HBV prevalansının düşük olduğu ABD’de ve diğer bazı gelişmiş ülkelerde daha önceleri aşılama öncesi rutin tetkik, maliyet-etkin olmadığı için önerilmemekteyken günümüzde tedavide kullanılan farklı ilaçlar mevcut olduğu için son zamanlarda yapılan yeni önerilerde kronik hepatit B virüs enfeksiyonu olan kişileri saptayabilmek amacıyla aşı öncesi tetkik önerilmektedir (7,12).

Aşı Sonrası Test Gerekli midir ?

İmmün sisteminde sorun olmayan kişiler için aşı sonrası test yapılması önerilmemektedir. Ancak bazı risk gruplarına aşı sonrası test yapılması önerilmektedir. Bunlar başlıca; HBsAg pozitif anneden doğan bebekler, Kan ve vücut sıvılarıyla deri-mukoza teması riski olan sağlık çalışanları ve bu tür işlerde çalışan diğer çalışanlar, Kronik hemodiyaliz hastaları, HIV pozitifler, diğer immün süpresif kişiler (hemopoetik stem cell nakli yapılanlar, kemoterapi alanlar), Kronik HBV’li kişilerin seks partnerleri şeklindedir (9-12). Eğer aşı sonrası test gerekiyorsa aşı şeması tamamlandıktan yani son doz aşıdan 1-2 ay sonra yapılmalıdır. HBsAg pozitif anneden doğan bebeklerde üç veya gerekiyorsa daha fazla aşı tamamlandıktan 1-2 ay sonra tetkik yapılması yaklaşık olarak 9-18 ay civarında olabilir, bu da genellikle bebeğin bir sonraki randevusuna denk gelmektedir. HBIG yapıldıktan sonra geç HBV enfeksiyonu gelişip gelişmediğini saptayabilmek için testin dokuzuncu aydan önce yapılmaması ve ayrıca son aşıdan sonraki dört haftadan erken yapılmaması önerilmektedir.

Farklı Aşı Dozlarına ve Farklı Aşı Şemalarına Gereksinim

İmmün sistemi normal olan kişilere göre hemodiyaliz hastalarında standart dozda aşı sonrası koruyucu antikor yanıtı daha düşük olup %67-86 civarındadır. Hemodiyaliz hastalarında normal aşı şeması ile çift doz (40 mcg) aşı uygulanmaktadır ama buna rağmen yeterli koruyucu yanıt saptanamayabilir, bu nedenle bu kişilere aşı sonrası antiHBs bakıldıktan sonra antiHBs<10 mIU/mL bulunursa rapel doz gerekebilir (65). İmmun süpresif kişilerde (HIV pozitifler, diğer immün süpresif kişiler kemik iliği nakli yapılanlar, kemoterapi alanlar) rapel durumu tam olarak tanımlanmamıştır. Bu kişilerde de antiHBs’nin <10 mIU/mL düşmesi halinde HBV ile karşılaşma riskinin devam edip etmeyişine göre rapel yapmaya karar verilir (66,67). Diğer immün süpresif kişilerde de aşıya yanıt daha azdır. Aşı dozunun değiştirilmesi örneğin çift doz aşı yapılması yanıtı arttırabilir (67). Bununla birlikte alternatif aşı şemalarıyla ilgili sınırlı sayıda veri bulunmaktadır.

Temas Sonrası Proflaksi

Önceden aşılanmış olan ama temas sırasında saptanabilir antiHBs titresi bulunmayan kişilerde en azından 20 yıl boyunca kronik HBV enfeksiyonu gelişmediğini gösteren sağlam kanıtlar bulunmaktadır. Bu nedenle bağışıklık sistemi normal olan ve aşı sonrası testte HBV aşısına yanıt verdiği saptanan (>10 mIU/mL) kişilerde HBV ile temastan sonra pasif veya aktif proflaksiye ve antiHBs bakılmasına gerek olmadığı bildirilmektedir (9-12). HBsAg pozitif annenin bebeğine doğumda yapılması gereken immün proflaksi HBV aşılamasının tüm yenidoğanlara hastaneden taburcu olmadan önce yapılması önerilmektedir. Annede HBsAg pozitifse doğumda ilk 6-12 saat içinde bacak kasına ön yan yüze 10 mcg HBV aşısı ve 100 IU (0,5 mL) hepatit B immün globulin (HBIG) kas içi olarak uygulanır. Kullanılacak iğne uzunluğu 1" (25 mm) olmalıdır (10-12,38,39,68). Şayet annenin HBV durumu bilinmiyorsa 12 saat içinde HBV aşısı yapılır, bu arada annenin HBsAg durumuna bakılır ve eğer HBsAg pozitif çıkarsa en geç bir hafta içinde HBIG yapılır. Doğum ağırlığı 2,000 gramdan düşük olan prematür bebeklerde annenin HBsAg durumu bilinmiyorsa HBV aşısı ilk 12 saat içinde yapılmalıdır. Eğer annenin HBsAg durumu 12 saat içinde belirlenememişse ve annenin HBsAg pozitif olma olasılığı varsa HBIG de yapılır. Ancak uygulamada bu bebeklere yapılan HBV aşısının ilk dozu yok sayılır ve bebeklere toplam dört aşı yapılır. Doğumdaki aşılama şeması monovalan (tekli) veya kombine aşılama şeklinde sürdürülebilir. İkinci aşı 1-2 aylık olunca yapılır, son doz 24 haftadan önce yapılmamalıdır. Annede HBsAg pozitifse bebeğin üç aşısı tamamlandıktan sonra 9-18 aylık iken bebeğe HBsAg ve antiHBs bakılmalıdır. Doğumdan sonra kombine HBV aşısı yapılmışsa dört doz HBV aşısı yapılabilir. Eğer doğumda monovalan HBV aşısı yapılmışsa dördüncü doz gerekli değildir (7-12). Diğer tüm temas sonrası uygulamalarda HBIG dozu 0.06 mL/kg dır. Daha büyük çocuk ve erişkinlerde uygulama yeri deltoid kas veya gluteal kas olabilir. Bu kişilerde de kişinin yaş grubuna ve kilosuna göre uygun iğne ucu kullanılmalıdır. HBIG 2-8° C’de saklanmalı ve dondurulmamalıdır. HBIG uygulanması kızamık, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği gibi canlı atenue aşılara yanıtı inhibe edebileceği için HBIG uygulandıktan sonra en az üç ay bu aşılar uygulanmamalıdır (11,12).

Hızlı Aşılama ile İlgili Çalışmalar

HBV aşılamasında klasik aşı şeması 0,1,6’ıncı aylarda üç doz veya 0,1,2,12. aylarda dört doz şeklinde uygulanmaktadır. Bununla birlikte yakın bir tarihte HBV’nin endemik olduğu yerlere seyahat edecek kişilere, aşı şeması düzensiz uygulananmış olanlara veya hızlı şekilde antikor yanıtı oluşması istenen kişilere 0,7,21’inci, 0,7,28’inci günlerde veya 0,10,21’inci günlerde üç doz aşı uygulanması ve 12. ayda da rapel doz yapılması şeklinde çalışmalar yapılmış olup oldukça olumlu sonuçlar elde edilmiştir (69-72).

Aşı güvenilirliği, Aşı reaksiyonları, Yan etkiler

HBV aşısı bebek, çocuk, adolesan ve erişkinler için oldukça güvenilir bir aşıdır. ABD’de 1982’den beri yaklaşık 70 milyondan fazla adolesan ve erişkinle 50 milyonu aşkın bebek ve çocuğa bir veya daha fazla doz HBV aşısı uygulanmıştır. HBV aşısına bağlı olarak en sık gözlenen yan etkiler çocuklarda %3-9, erişkinlerde %13-29 oranında görülen aşı yerinde ağrıdır. Halsizlik, başağrısı, huzursuzluk gibi ılımlı sistemik yan etkiler çocuklarda %0-20, erişkinlerde ise %11-17 oranında bildirilmektedir. Ateş (>37,7 0C) çocuklarda %0,4-6,4, erişkinlerde ise %1 oranında görülmektedir. Bunların yanı sıra oldukça düşük oranda bulantı, kusma, diyare, karın ağrısı, karaciğer enzim anormalliği, artralji, myalji, döküntü, kaşıntı, ürtiker görülebilmektedir. Sonuç olarak en sık rastlanan yan etkiler enjeksiyon bölgesinde ağrı (%3-29) ve yüksek ateş (%1-6) dir. Bununla birlikte plasebo kontrollu çalışmalarda bu yan etkiler plasebo alanlara göre daha yüksek oranda bildirilmemiştir. Ciddi sistemik yan etkiler ve alerjik reaksiyon görülme oranı son derece düşüktür. Aşı komponentlerinden birine ciddi alerji gelişmiş olması sonraki aşıların yapılması açısından kontrendikasyon oluşturur. Orta veya ağır derecede sistemik hastalığı olan kişilerin aşılaması iyileşinceye kadar ertelenmelidir (73-76). CDC ve FDA HBV aşısının ve diğer aşıların yan etkilerini kayıt sistemi ile (VAERS: Vaccine Adverse Event Reporting System) izlemektedir (77). HBV aşısı ile anaflaksi arasındaki ilişki incelendiğinde 1,1 milyon aşılıda bir vaka olarak belirlenmiştir. Anaflaksi, HBV aşısı yapıldıktan sonra iki farklı şekilde görülebilir. Buna göre ya aşıdan sonraki ilk dört saat içinde dermatolojik bulgular ve/veya solunum sistemi ile ilgili semptomlar ortaya çıkmakta veya aşıdan 4-12 saat sonra dermatolojik ve/veya solunum sistemiyle ilgili semptomlar ortaya çıkmaktadır (73-77). Az sayıda yayında HBV aşısı sonrası kronik halsizlik sendromu, nörolojik bozukluklar (lökoensefalit, optik nörit, transverse myelit), romatoid artrit, tip 1 diyabet ve otoimmün hastalıklar görüldüğü bildirilmiştir. Bununla birlikte HBV aşısı ile bu durumların ve diğer kronik hastalıkların nedensellik ilişkisi olduğunu gösteren kanıt yoktur. Bazı nadir olgularda aşının saç dökülmesini tetikleyebileceği bildirilmiş olmakla birlikte toplum bazlı çalışmalarda aşı ile alopesi arasında istatistiksel bir ilişki saptanmamıştır (73,74,77). HBV aşısının santral sinir sistemi demyelinizasyonuna yol açtığı ve multipl skleroz oluşturduğu yada alevlendirdiğini bildiren bazı çalışmalar olmakla birlikte yapılan çok sayıda geniş kapsamlı toplum tabanlı epidemiyolojik çalışmalar HBV aşısının multipl skleroz gelişme riskini ya da alevlenmesini arttırmadığını ve arada bir nedensellik ilişkisi bulunmadığı düşündürmektedir. Bu nedenle de bu konuda daha geniş kapsamlı çalışmalar yapılması gerektiği belirtilmektedir (73-79).Erişkinlerdeki aşı yan etkilerinin kayıtlarının (VAERS) değerlendirildiği bir çalışmada 1991-2000 yılları arasında aşılanan erişkinlerin 1997-2000 yılları arasındaki aşı yan etki kayıtları incelenmiştir. Bu çalışmanın sonucunda HBV aşısına bağlı yan etkiler konusunda herhangi bir bilimsel kanıt sağlanamamış olup yine de aşı uygulanacak kişilerin hekimler tarafından bu konularla ilgili olarak bilgilendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (80). Sonuç olarak az sayıda kişinin dahil edildiği farklı çalışmalarda değişik sonuçlar bildirilmekle birlikte geniş kapsamlı toplum tabanlı çalışmalarda HBV aşısının multipl skleroz gelişme riskini ya da alevlenmesini arttırmadığı ve nedensellik ilişkisi kurulamadığı bildirilmektedir (81,82). Guillain-Barré sendromu (GBS) açısından değerlendirildiğinde bir veya daha fazla doz HBV aşısı uygulanan 2.5 milyon erişkin arasında GBS oranının aşı yapılmayanlara göre artış göstermediği belirlenmiş ve GBS ile HBV aşısı arasında kabul ettirici yada reddettirici bir ilişki saptanamadığı belirtilmiştir (77). HBV aşısının gebelere uygulanması ile ilgili geniş kapsamlı prospektif çalışmalar yapılmamıştır. Bununla birlikte 20 yıldan fazla bir süredir gebelik sırasında HBV aşısı uygulanmış kişilerin bebeklerinde HBV aşısının yol açtığı herhangi bir anomali ya da sorun gözlenmemiştir. Ayrıca eğer bir gebe HBV ile gebelikte karşılaşır ve enfekte olursa ciddi bir hastalık tablosu gelişebilmekte ve bebeği de HBV ile enfekte olup kronikleşmeye gidebilmektedir. Bu nedenle ve ayrıca aşı canlı virüs içermediği için gerektiğinde gebelikte uygulanabilir (12,83).

Kontrendikasyonlar

HBV aşısı mayaya veya aşı komponentlerinden herhangi birine hipersensitivite durumlarında kontrendikedir. Teorik olarak rekombinan HBV aşılarının çoğunun içeriğinde yer alan Saccharomyces cerevisiae (ekmek mayası)’na alerji olmasının aşıya karşı alerjik reaksiyon oluşturma riski olmasına rağmen maya alerjisi olduğu halde aşılanan kişilerde aşı sonrası alerjiye bağlı yan etki oluştuğunu gösteren bir kanıt yoktur (77). Gebelik ya da emzirme aşı için kontrendikasyon değildir. Gebeye HBV aşısı yapıldığında fetüste ek bir risk oluşmadığını gösteren sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Şu anda mevcut olan HBV aşıları canlı virüs içermediğinden fetüs için risk oluşturmamaktadır (12,20,83). Kronik HBV’li olgulara HBV aşısı yapılması konusunda çok sayıda çalışma yapılmış olmakla birlikte gerek çocuklarda gerekse erişkinlerde HBV aşılamasının kronik HBV enfeksiyonu seyrine olumlu bir katkısı (HBV-DNA negatifleşmesi, HBeAg serokonversiyonu açısından yada antiHBS gelişimi) ve ek bir yararı gösterilmemiştir; bununla birlikte ek bir zarar oluşturduğu da gösterilmemiştir (219,220). Bu nedenle HBsAg pozitif olgulara HBV aşısı yapılması önerilmemektedir.

HBV Aşılamasında Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Hepatit B aşıları tüm dünyada 30 yıldan beri kullanılmakta olup şimdiye dek belirgin bir yan etkileri ya da ciddi komplikasyonları gösterilmemiştir. Dünya Sağlık Örgütü tüm ülkelerde her yenidoğan bebeğin aşılanmasını önermektedir ve birçok ülkede bu uygulama yapılmaktadır. Aşıların yapılmaması durumunda gelişebilecek kronik aktif hepatit, siroz, karaciğer karsinomu gibi komplikasyonlar ve bunların tetkik ve sağaltım maliyetleri göz önüne alındığında hepatit B aşılamasının önemi tartışılmazdır (86). HBV aşısının ilk lisans aldığı 1982 yılından beri yenidoğan bebeklerin yanısıra HBV için risk altında olan erişkinlere de ACIP tarafından aşı önerilmektedir. Ancak, bu öneri ABD gibi gelişmiş ülkelerde bile tam olarak yaygınlaşamamıştır ve risk altındaki erişkinlerin aşılanma oranları düşük kalmıştır. 1990’lı yılların başlarında bu nedenle ek aşılama stratejileri önerilmesi ihtiyacı oluşmuştur ve ulusal strateji olarak erişkin aşılamasına ağırlık verilmesi önerilmiştir. Bununla birlikte ABD de hala erişkin HBV aşılaması sağlık kuruluşlarında rutin olarak uygulanamamakta ve erişkinler HBV için aşılanmamış olarak kalmaktadır. Rutin universal HBV aşılaması yapılmasına ve risk altındaki erişkinlerin aşılanmasına rağmen halen ABD de 1.25 milyon kişi kronik HBV hastasıdır ve bakım- izlem merkezlerine ihtiyaçları vardır. Yapılan bir değerlendirmeye göre ABD’de 1983-2000 yılları arasında yaklaşık 3 milyon erişkin HBV ile enfekte olmuştur ve bunların 1.6 milyonu önlenebilir vakalardır. Yüksek riskli kişiler tüm yeni HBV enfeksiyonu olgularının %75’ini oluşturmaktadır ve bu kişilerin aşılanmamış olmasının maliyeti oldukça yüksek olmaktadır (47). Global olarak hepatit B hastalığının yükünü ve aşılamanın önemini tahmin etmeye yönelik bir matematik model 2000 yılında Goldstein ST ve arkadaşları tarafından oluşturulmuş ve hesaplamalar yapılmıştır. Bu hesaplamaya göre 2000 yılında dünya genelinde 40 000’i (%6) akut HBV, 580 000’i (%94) HBV’ye bağlı komplikasyonlar olmak üzere 620 000 kişi yaşamını kaybetmiştir. Yapılan matematik modellemeye göre eğer 2000 yılındaki doğum kohortu izlenmiş olsaydı ve bu kişiler hiç aşılanmamış olsaydı dünya genelinde bu kişilerin 64. 8 milyon’u HBV ile enfekte olacaktı ve bu kişilerin de 1.4 milyonu HBV nedeniyle yaşamını kaybedecekti. Eğer enfeksiyon etkeni ile karşılaşma perinatal dönemde olsaydı ölüm %21, <5 yaş olsaydı %48, >5 yaş olsaydı %31 olacaktı. Bu hesaplama HBV aşısının etkinliğini gösterme açısından oldukça anlamlıdır. Yine yapılan hesaplamalara göre rutin yenidoğan aşılamasında %90’a ulaşılması sonucunda dünya genelinde HBV’ye bağlı ölümler %84 oranında önlenebilecektir (87). Avrupa’daki ülkelerin HBV aşılama politikaları, bildirim sistemlerini, aşı oranlarını içeren ve hepatit A ve B enfeksiyonlarından korunmayı hedefleyen ve ülkemizin de yer aldığı çalışma grubu Eurohep.net tarafından son zamanlarda özellikle göçlere bağlı olarak Avrupa ülkelerinde HBV enfeksiyonunun sorun oluşturduğu bildirilmekte ve henüz HBV aşılamasını rutine koymamış olan ülkelerin bu uygulamaya en kısa zamanda geçmesi gerektiği konusunda uyarıda bulunmaktadır (88,89). Avrupa’da her yıl HBV enfeksiyonuna bağlı 22.000 ölüm olmaktadır. DSÖ’nün universal aşı uygulaması önerisine rağmen Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İzlanda, İsveç, Norveç ve İngiltere sadece risk grubu aşılamasını uygulamaktadır. Ancak bu ülkelere endemik bölgelerden göçlerin olması, IV ilaç kullanımı, dövme-piercing kullanımı gibi nedenlerle artık bu ülkelerde de universal aşılamaya geçilmesi gerektiği bildirilmektedir (88-90). Günümüzde universal HBV aşılaması dünyada oldukça yaygın şekilde uygulanmakla beraber henüz tüm ülkelerde uygulamaya geçilmemiştir; uygulamaya geçmiş olan ülkelerde de aşı uygulama oranlarının %90’ın üzerine çıkarılması gerekmektedir. Çocukluk dönemi aşılamada yüksek oranda aşılama hedefine ulaşmış olanların da catch-up uygulamalarla daha büyük çocukları, adolesanları ve HBV için riskli erişkinleri aşılaması önerilmektedir. Hepatit B ile savaşımda başarıya ulaşmak için uzun yıllar süren çabalar gerekmektedir ve bugün yapılacak uygun girişimlerin sonuçları ancak bir veya iki kuşak sonra olumlu sonuçlarını verecektir, bu nedenle çok vakit kaybetmeden herkesin üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Ya­zışma Ad­re­si/Ad­dress for Cor­res­pon­den­ce: Dr. Selma Tosun, Manisa Devlet Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği, Manisa, Türkiye Tel.: +90 236 231 45 98 E-mail: [email protected] Received/Geliş ta­ri­hi: 05.09.2012 Accepted/Ka­bul ta­ri­hi: 24.09.2012 © Viral Hepatit Dergisi, Ga­le­nos Ya­yıne­vi ta­ra­fın­dan ba­sıl­mıştır. / Viral Hepatitis Journal, pub­lis­hed by Ga­le­nos Pub­lis­hing.