ÖZET
Amaç:
Göç, hedef ülkelerdeki bulaşıcı hastalıklar açısından ev sahibi popülasyonun demografik dinamiklerini değiştirebilir. Bu, sağlık otoriteleri için potansiyel bir halk sağlığı sorunudur. Hepatit B virüs (HBV) ve hepatit C virüs (HCV) enfeksiyonları kronik karaciğer hastalıkları, siroz ve hepatosellüler karsinom gelişimine neden olurken, insan immün yetmezliği virüsü (HIV) enfeksiyonu ciddi fırsatçı hastalıkların gelişmesine neden olabilir. Bu çalışmanın amacı, hastanemizde preoperatif olarak değerlendirilen Suriyeli mülteciler ve Türk hastalarda HBV, HCV ve HIV seroprevalansını değerlendirmektir.
Gereç ve Yöntemler:
2011-2021 yılları arasında cerrahi kliniklere başvuran Suriyeli mülteci ve Türk hastaların hepatit B yüzey antijeni (HBsAg), hepatit B yüzey antikoru (anti-HBs), hepatit B çekirdek antikoru, anti-HCV ve anti-HIV sonuçları retrospektif olarak incelendi.
Bulgular:
Çalışma 54,446 hastadan oluşuyordu: Türk hasta grubu (n=20569) ve Suriyeli mülteci hasta grubu (n=33877). Suriyeli mülteci hastalarda Türk hastalara göre anlamlı düzeyde daha yüksek HBsAg seropozitiflik oranı ve önemli ölçüde daha düşük bir anti-HBs seropozitiflik oranı vardı (sırasıyla; p=0,002 ve p<0,001). Anti-HCV ve anti-HIV seropozitiflik oranları benzerdi. Suriyeli mülteci hastalarda HBsAg seropozitifliğinin yıllık preoperatif prevalansı 2011 yılından 2021 yılına kadar kademeli olarak önemli ölçüde azalma eğilimindeydi (<30 yaş için; p<0,001 ve >30 yaş için; p=0,001).
Sonuç:
HBV seroprevalansı giderek azalmasına ve HCV ve HIV seroprevalansının düşük olmasına rağmen; ciddi hastalık potansiyeli ve tedbirlerle önlenebilir durumlar nedeniyle tarama, bilgilendirme ve tedavi programlarına gereken önem verilmelidir. Ek olarak, majör cerrahi için gelen mülteci hastaların cerrahi öncesi taranması sağlık çalışanlarının güvenliği için önemli olabilir.