ÖZET
Amaç:
Hepatit B virüsüne bağlı kronik hepatit dünya ve ülkemiz için önemli bir sağlık sorunudur. Son çalışmalarda Türkiyede HBsAg pozitiflik sıklığı %4 olarak bildirilmiş olup, ülkemizin orta endemik bölgede olduğu bildirilmiştir. Sağlıklı donör kanlarında hepatit B virusu HBsAg ve anti-HBs testi ile araştırılmaktadır. Bu çalışmanın amacı Erzurum ve çevresinde sağlıklı kan donörlerinde HBsAg ve anti-HBs sıklığını araştırmaktır.
Gereç ve Yöntemler:
2009-2010 Haziran ayları arasında hastanemiz kan bankasına bağışta bulunan gönüllülerdeki HBsAg ve anti-HBsAg pozitifliği retrospektif olarak araştırılmıştır. Bu amaçla tüm donörlere rutin olarak yapılan HBsAg ve anti-HBs test sonuçları gözden geçirilmiştir. HBsAg ve Anti-HBs ELISA yöntemi ile çalışılmıştır.
Bulgular:
Yaklaşık 1 yılda HBsAg pozitif saptanan toplam hasta sayısı 4/463 (%0,9), Anti-HBsAg pozitif saptanan hasta sayısı 167/463 (%36) idi. Donörlerden 52’si kadın (%11), 411’i (%89) erkek idi. HBsAg’si pozitif olan hastaların tamamı erkekti. Anti-HBs pozitif olan hastaların 21’i kadın (%12), 146’sı (88) erkek idi.
Sonuç:
Erzurum ve çevresinde kan donörlerinde HBsAg sıklığı yaklaşık %1 olup Türkiye ortalamasının altındadır, anti-HBs sıklığı yaklaşık %36’dır. Bu bulgular bölgemizin düşük endemisitede olduğunu düşündürmektedir.
Giriş
Hepatit B Virüsü (HBV) akut hepatitin yanı sıra kronik hepatit, karaciğer sirozu ve hepatoselüler karsinomaya yol açması nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde de önemli bir sağlık sorunudur. Bu nedenle bu virüslerle mücadelede başarılı olmak için epidemiyolojinin iyi bilinmesi gerekir (1). Tek rezervuarı insan olan HBV’nin yayılmasında taşıyıcılık kavramı oldukça önemlidir (2). Bugün dünyada yaklaşık 350 milyon kişinin kronik HBV taşıyıcısı olduğu tahmin edilmektedir. Ülkemizde ise bölgeden bölgeye endemisite değişikliğiyle beraber 3 milyon civarında HBV taşıyıcısı bulunduğu tahmin edilmektedir (3). HBV epidemiyolojisi ülkelerin gelişmişlik düzeyiyle ilgili özellikler göstermektedir (1). Hepatit B enfeksiyonu bildirimlerine 1990 yılında başlanmıştır. 1996 yılında kurulan Bağışıklık Danışma Kurulu hepatit B aşısının rutin çocuk aşılama programlarına dahil edilmesini tavsiye etmiştir. Kurul aynı zamanda sağlık personeline ve yüksek risk gruplarına devamlı olarak aşı uygulamasının yapılmasını önermiştir. Yapılan bildirimlerin sonuçlarına göre; hepatit B morbiditesinde 1990-2000 yılları arasındaki dönemde yavaş bir artış saptanmış olup, olgular en fazla cinsel olarak aktif ve fertil olunan 25-44 yaş grubu arasında görülmektedir. Kızılay Kan Merkezlerinden kan bağışı yapanlar üzerindeki taramalarda HBsAg seropozitivitesi 1985-89 yıllarında 4,71 iken, 1990-95 yılları arasında %5,11’e yükselmiştir. Bu durum enfeksiyonun kendine özgü durumunu muhafaza ettiğini göstermektedir (4). Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği 2010 yılında Türkiye çapında yaptığı araştırmaya göre hepatit B virusu taşıyıcılığını temsil eden HBsAg pozitifliği %4, Hepatit B virusuna karşı bağışıklık durumunu gösteren anti-HBs pozitifliği %32 olarak bulunmuştur (5). Bu çalışmanın amacı hastanemize başvuran sağlıklı kan donörlerinde HBsAg ve anti-HBs sıklığını araştırmaktır.
Gereç ve Yöntemler
2009-2010 Haziran ayları arasında hastanemiz kan bankasına bağışta bulunan gönüllülerdeki HBsAg (hepatit B yüzey antijeni) ve anti-HBsAg (hepatit B yüzey antikoru) pozitifliği retrospektif olarak araştırılmıştır. Bu amaçla tüm donörlere rutin olarak yapılan HBsAg ve anti-HBs test sonuçları gözden geçirilmiştir. HBsAg ve Anti-HBs ELISA yöntemi ile çalışılmıştır. İstatistiki analiz için 17. sürüm SPSS programı kullanılmıştır.
Bulgular
Yaklaşık 1 yılda HBsAg pozitif saptanan toplam hasta sayısı 4/463 (%0,9), Anti-HBsAg pozitif saptanan hasta sayısı 167/463 (%36) idi. Donörlerden yaş ortalaması 42,5±13,2 (dağılım 30-61), 52’si kadın (%11), 411’i (%89) erkek idi. HBsAg’si pozitif olan hastaların tamamı erkekti. HBsAg’si pozitif olan hastaların tamamında AST ve ALT düzeyleri normal olup, önceden HBsAg pozitifliği bilinmiyordu ve bu hastaların taşıyıcı olduğu düşünüldü. Anti-HBs pozitif olan hastaların 21’i kadın (%12), 146’sı (%88) erkek idi (Tablo 1).
Tartışma
Tek rezervuarı insan olan Hepatit B Virüsünün (HBV) yayılmasında taşıyıcılık kavramı oldukça önemlidir (2) Bugün dünyada yaklaşık 350 milyon kişinin kronik HBV taşıyıcısı olduğu tahmin edilmektedir (3) Ülkemizde ise bölgeden bölgeye endemisite değişikliğiyle beraber 3 milyon civarında HBV taşıyıcısı olduğu tahmin edilmektedir (3) HBV enfeksiyonu dünyadaki dağılım farklılıkları nedeniyle düşük, orta ve yüksek endemisite bölgelerine ayrılmıştır. Taşıyıcılık oranı %2’den az olan ülkeler düşük, %2-10 arası orta, %10’dan fazla olan ülkeler yüksek endemik bölge kapsamına alınmıştır. Ülkemizin de içinde bulunduğu orta doğuda HBsAg pozitifliği %2-10 arasında olduğu için ülkemizde orta endemisite profili izlenmektedir (1). Kan veren ve sağlıklı yetişkin 1,2 milyon insanı kapsayan bir çalısmanın analizinde HBsAg pozitivitesi insidansının yaklasık %6 oldugu rapor edilmistir (6). Bazı risk gruplarında hepatit B seroprevalansına dair bir başka çalışma seropozitivitenin HBsAg pozitif ve Anti-HBs pozitif kayıtlı seks çalışanlarında %52,1, homoseksüellerde %41,2, hastane çalısanlarında %41,2 ve denetleme kümesinde %26,2 olduğunu göstermiştir (7). Yaptığımız çalışmada ise Erzurum ve çevresinde HBsAg sıklığı yaklaşık %1 olup literatüre ve Türkiye verilerinden daha az sıklıktadır. Bu veriler bölgemizin düşük endemik bölge kapsamında olduğunu düşündürmektedir. Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği (TKAD)’nin 2010 yılında Türkiye çapında yaptığı araştırmaya göre Türkiyede 3 milyon hepatit B’li kişi olduğu hesaplanmıştır. Hepatit B virusu taşıyıcılığını temsil eden HBsAg pozitifliği %4, Hepatit B virusuna karşı bağışıklık durumunu gösteren anti-HBs pozitifliği %32 olarak bulunmuştur. Bölgelere göre HBsAg pozitiflik oranları HBV‘nin en fazla görüldüğü bölgeler Orta ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, en az görüldüğü bölgeler ise Ege ve İç Anadolu’nun doğu bölgesidir. Bu çalışmanın yürütüldüğü illerden biri olan Erzurum’da HBsAg pozitifliği %2,5 oranında bulunmuştur (Şekil 1). Ayrıca Hepatit B erkeklerde daha sık görülmektedir. Yaptığımız çalışmada ise Doğu Anadolu (Erzurum) Bölgesinde HBsAg sıklığı yaklaşık %1 olup TKAD’ın çalışmasına göre daha düşük sıklıkta saptanmıştır (5). Bunun sebeplerinden biri de HBsAg taşıyıcılığı bilinen kişilerin istemli olarak donör olmamaları olabilir. TKAD yaptığı araştırmada anti-HBsAg sıklığını %32 oranında saptanmıştır (5) Çalışmamızda saptadığımız %36’lık oranla uyumludur. TKAD’ın çalışmasında erkek cinsiyetinde pozitiflik oranının daha yüksek olması, (5) çalışmamızda HBsAg pozitif kişilerin tamamının erkek olması ile kısmen paralel bir bulgu idi. Ayrıca bölgemizde donörlerin sıklıkla erkek olmasının bu sonucun çıkmasına neden olduğu düşünülmüştür. HBV akut hepatitin yanı sıra kronik hepatit, karaciğer sirozu ve hepatoselüler karsinomaya yol açması nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde de önemli bir sağlık sorunudur. Bu nedenle bu virüsle mücadelede başarılı olmak için epidemiyolojinin iyi bilinmesi gerekir. Yaptığımız çalışmada, Erzurum ve çevresinde HBsAg sıklığı yaklaşık %1 saptanmış olup, literatüre ve son Türkiye verilerinin aksine, bölgemizin orta endemisite değil, düşük endemik bölge kapsamında olduğu düşünülmüştür. Yazışma Adresi/Address for Correspondence: Dr. Ahmet Uyanıkoğlu, Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Gastroenteroloji Anabilim Dalı, Şanlıurfa, Türkiye Tel.: +90 414 318 30 00 E-mail: [email protected] Geliş tarihi/Received: 25.07.2012 Kabul tarihi/Accepted: 10.10.2012