ÖZET
Amaç:
Sağlık çalışanları için özellikle diş hekimliği, hemşirelik ve ebelik öğrencilerinde iğne gibi delici kesici aletlerle oluşan kan kaynaklı mesleki maruziyet patojenleri (hepatit B, hepatit C ve HIV) güncel bir konudur. Bu prospektif çalışmanın amacı Bozok Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu öğrencilerinde Hepatit B ve Hepatit C ve HIV seroprevelanslarını değerlendirmek, öğrencilerin bu konudaki bilinç düzeylerini belirlemek, ayrıca, HBV bağışıklığı olmayan öğrencileri belirleyip onları aşılamaktır.
Gereç ve Yöntemler:
Çalışmamızda, 01.02.2013-10.04.2013 tarihleri arasında Sağlık Yüksek Okulu Öğrencilerine anket uygulandı ve HBsAg, Anti-HBs, Anti-HBcIgG ve Anti-HCV sonuçlarıyla birlikte değerlendirildi.
Bulgular:
Sağlık Yüksek Okulunda okumakta olan 142 öğrenci çalışmaya alındı. Öğrencilerin 80’i (%56,3) 1. sınıf, 42’si (%29,6) 2. sınıf, 9’u (%6,3) 3. sınıf, 11’i (%7,8) 4. sınıfta okumaktaydı ve 115’i (%81) kız, 27’si (%19) erkekti, yaş ortalamaları 20,1±1,8 (18-25 arası) idi. HBsAg 2 (%1,4), Anti-HBs 127 (%89,4) ve Anti-HBcIgG 9 (%6,3) öğrencide pozitif saptandı. Anti-HCV, öğrencilerin tümünde negatifti. Sarılık geçirdiğini söyleyen 7 kişiden 2 (%28,6)’sinin Anti-HBcIgG değeri pozitif bulundu, sarılık geçirmediğini söyleyen 135 kişiden 7 (%5,2)’sinin Anti-HBcIgG’si pozitif bulundu (p=0,013). Anti-HBcIgG değeri pozitif bulunan 9 öğrenciden ikisinin HBsAg pozitif kaldığı 7’sinde ise Anti-HBs’nin pozitifleşmiş olduğu tespit edildi. Anti-Hbs pozitifliği olan 127 öğrenciden 120’sinin (%94,5) aşılama ile bağışıklık kazanmış olduğu bulundu. HBsAg, Anti-HBcIgG ve Anti-Hbs negatif bulunan 13 (%9,2) öğrenci hepatit B aşılama programına alındı.
Sonuç:
Sonuç olarak sağlık personeli HBV ve HCV açısından risk altındadır. HBV enfeksiyonu aşı ile önlenebilir bir hastalık olduğu için tüm çalışanların eğitimi ve bağışık olmayan kişilerin aşılanmasıönem taşımaktadır.
Giriş
Hepatit B virüsü (HBV), kan ya da vücut sıvılarıyla parenteral temas, perinatal bulaş, enfekte kişilerle temas ve cinsel temas yoluyla bulaşmaktadır. Sağlık personeli, hemodiyaliz hastaları, çok eşliler, intravenöz ilaç bağımlıları ve enfekte annelerden doğan bebekler bu risk gruplarını oluşturmaktadır (1-3). Genellikle parenteral yolla bulaşan Hepatit C virüsü (HCV) için bulaş yolları HBV ile aynıdır (4-7). Kan ve kan ürünleri transfüzyonu veya bunlarla temasın olması, intravenöz ilaç bağımlılığı, sosyoekonomik düzeyin düşük olması ve toplu kurumlarda yaşanması HBV için olduğu gibi HCV için de risk faktörleridir (8-10).HBV akut, kronik ve fulminan hepatite ayrıca hepatoselüler kansere neden olan bir virüstür. Dünya üzerinde 450 milyon, ülkemizde ise üç milyon kişinin taşıyıcısı olduğu bilinmektedir (11,12). Dünyada HBV taşıyıcılığının ortalama %6.5 olduğu bildirilmiştir.(13) Yurdumuz HBV taşıyıcılığı açısından orta endemisite bölgeleri (%3-7) arasında yer almaktadır (14). Ülkemizde HBV taşıyıcılığı %2-10 arasındadır. Sağlık personelinde ise bu oranın 1,5-2 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir. 14 Dünyada yaklaşık 300 milyon, ülkemizde ise 600 bin kişinin HCV ile enfekte olduğu tahmin edilmektedir (15,16).HCV prevalansı dünyada %0,5-2 arasında değişmektedir. Türkiye’de ise raporlara göre değişmekle beraber kan donörlerinde %0,3-0,5, sağlık personelinde ise %1.6 olarak bildirilmektedir (13). HCV, HBV’ye göre daha düşük prevalansa sahip olmakla birlikte daha sık kronik hepatite ve siroza neden olabilen bir virüstür (11).Tüm dünyada yaygın olarak görülen HCV enfeksiyonu, görülme sıklığı yönünden ülkeler arasında, hatta aynıülkede bölgeler arasında farklılıklar göstermekle birlikte, sağlıklı kişiler veya kan donörleri arasında yapılan çalışmalarda %0,2-6 arasında değişen seropozitiflik bildirilmektedir (17,18).Sağlık çalışanları için HBV ve HCV enfeksiyonları meslek hastalığı olarak her zaman güncelliğini korumuşlardır. Hastalar ile daha yakın temas içinde çalışan hemşireler, yapmış oldukları işlerle bu hastalığı hastalarından alabilecekleri gibi hastalarına da bulaştırabilir. Özellikle sık yapılan invaziv girişimler riski arttırmaktadır (19,20).Sağlık çalışanları meslekleri nedeniyle özellikle HBV ve HCV bulaşması açısından risk altındadır. Bu virüslerle sağlık çalışanlarının enfeksiyonu daha çok kan ya da vücut sıvıları (parenteral), enfekte kişilerle yakın temas (horizontal) ve perkütan yaralanmalar ile ilişkilidir. Bunun yanı sıra diş hekimliği veya cerrahi operasyon sonucu damlacık yolu ve viremi ile de çapraz bulaşma olabileceği ileri sürülmektedir (13). HCV’nin bulaşmasında ayrıca son yıllarda nozokomiyal bulaş ve enfekte kan damlasının göze sıçraması da bulaş yollarından biri olarak kabul edilmektedir (13,21,22). Bu risklerden dolayı sağlık çalışanlarının aşı ile korunulabilen HBV’ye karşı aşılanması gerekmektedir (23).Araştırmamızda risk grupları içinde önemli bir yere sahip olan sağlık yüksekokulu öğrencilerinin hepatit seroprevelanslarını belirlemeyi, gerek görülen öğrencilere aşı yapmayı ve konuya dikkati çekmeyi planladık.
Gereç ve Yöntem
Çalışmamızda, 01.02.2013-10.04.2013 tarihleri arasında çalışmaya katılmayı kabul eden Sağlık Yüksek Okulu Öğrencilerine anket uygulandı. Anket soruları yaş, cinsiyet, kaçıncı sınıfta okuduğunu, sarılık geçirme öyküsü, ailede sarılık geçirme öyküsü, hepatit B’ye karşı aşılanma durumu, kronik hastalık varlığı, immunsupresif ilaç kullanım öyküsü, aile yapısı ve kardeş sayısını içermekteydi. HBsAg, Anti-Hbs, Anti-HBcIgG ve Anti-HCV sonuçlarıyla birlikte değerlendirildi. HBsAg, Anti-Hbs, Anti-HBcIgG ve Anti-HCV testleri “ECLIA” elektrokemilüminesans immünolojik test Cobas e411 analizör ROCHE Diagnostic ,Mannheim, Germany yöntemi ile çalışıldı. İstatistiksel analizler STATA 11,0 (College station, Texas, USA) bilgisayar programı ile yapıldı. Elde edilen veriler sayı ve yüzdelik hesaplama kullanılarak değerlendirildi. Grupların karşılaştırması Fisher exact testi kullanılarak yapıldı. P değerinin <0,05 bulunması istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Bulgular
Sağlık Yüksek Okulunda okumakta olan 142 öğrenci çalışmaya alındı. Öğrencilerin 80’i (%56,3) 1. sınıf, 42’si (%29,6) 2. sınıf, 9’u (%6,3) 3. sınıf, 11’i (%7,8) 4. sınıfta okumaktaydı ve 115’i (%81) kız, 27’si (%19) erkekti, yaş ortalamaları 20,1±1,8 (18- 25 arası) idi.HBs 2 (%1,4) öğrencide pozitif bulundu. Anti-Hbs 127 (%89,4) öğrencide pozitifti. Anti-HBcIgG 9 (%6,3) öğrencide pozitif saptandı. Anti-HCV öğrencilerin tümünde negatifti. Ailesinde sarılık geçirme öyküsü bulunan 17 öğrenciden birinde (%5,9) Anti-HBcIgG pozitif iken öykü bulunmayan 116 öğrenciden 8 (%6,9)’inde Anti-HBcIgG pozitif bulundu (p= 0,934). Sarılık geçirdiğini söyleyen yedi kişiden iki (%28,6)’sinin Anti-HBcIgG pozitif bulundu, sarılık geçirmediğini söyleyen 135 kişiden yedi, (%5,2)’sinin Anti-HBcIgG’si pozitif bulundu (p=0,013). Anti-HBcIgG değeri pozitif bulunan dokuz öğrenciden ikisinin HBsAg pozitif kaldığı yedisinde ise Anti-HBs’nin pozitifleşmiş olduğu tespit edildi. Anti-HBs pozitifliği olan 127 öğrenciden 120’sinin (%94,5) aşılama ile bağışıklık kazanmış olduğu bulundu. HBsAg, Anti-HBcIgG ve Anti-HBs negatif bulunan 13 (%9,2) öğrenci hepatit B aşılama programına alındı.Hepatit B aşısı olup olmadıkları sorgulandığında öğrencilerden sadece 81’i (%57) hepatit B aşısı olduğunu, 33’ü (%23,2) bilmediğini, 28’i (%19,7) ise olmadığını belirtmiştir. Hepatit B aşısı olmadığını belirten 28 kişiden 25’inde (%89,3) Anti-HBs pozitif saptanmış ve bunlardan beşinde Anti-HBcIgG pozitif bulunmuştur. Çalışma grubunda iki öğrencide diabetes mellitus mevcuttu, bu öğrencilerde bağışıklama ile elde edilmiş Anti-HBs pozitifliği saptandı. Steroid kullanım öyküsü olan yedi öğrencide Anti-Hbs pozitif, Anti-HBcIgG negatifti.Anti-HBcIgG pozitif ve negatif olan öğrencilerde median kardeş sayısı iki olarak saptandı (p=0,134). Öğrencilerden 124’üçekirdek aile yapısına, 18’i geniş aile yapısına sahipti, bunlarda Anti-HBcIgG pozitifliği sırasıyla %5,6 ve % 11,1 olarak bulundu (p= 0,386).Öğrencilerin hiçbirinde HBsAg pozitif hastadan yaralanma öyküsü bulunmamaktaydı.Bulguların özeti Tablo 1 de verilmiştir.
Tartışma
Hepatit B virüsü (HBV) sağlık çalışanlarının risk altında olduğu bir patojendir (24,25). Her yıl Avrupa’da 304 000 sağlık çalışanı HBV ile kontamine delici bir cisimle perkütan bir travmaya maruz kalmaktadır (26). En fazla risk altında olan kişiler, hekimler, laboratuvar, diyaliz ve acil ünitesi çalışanları, hemşireler, diş hekimleri ve kan bankası personelidir. Girişimsel işlemler sırasında sağlık personeline HBV bulaşma riski milyonda 2,4’tür (27). Amerika Birleşik Devletleri’nde kanla direkt teması olan medikal, dental ve laboratuvar çalışanlarında HBV prevalansı %1-2 iken, kanla direkt teması olmayan sağlık personelinde prevalans %0,3’tür (28). Ülkemizde de sağlık personeli riskli grupta olup, bu oran %2-14 olarak bildirilmektedir (28).Shin ve ark.’nın Kore’de sağlık çalışanlarında yaptıklarıçalışmada HBsAg ve antiHBs seroprevalansı sırasıyla %2,4 ve %76,9 idi (29). Genellikle riskin en yüksek olduğu dönem eğitim dönemidir. Bu nedenle tıp, diş hekimliği, hemşirelik, laboratuvar branşları ve ilişkili dallarda eğitim gören öğrencilerin kan ve diğer vücut sıvıları ile temas etme riski ortaya çıkmadan önce aşı programları tamamlanmalıdır (30) Çalışmamız da eğitim döneminde olan sağlık yüksek okulu öğrencilerinde hepatit B ile aşılanma ve karşılaşma durumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır.İnci ve ark. 292 sağlık personelinin üçünde (%1,0) HBsAg, 183’ünde (%62,7) anti-HBs pozitif olarak bulmuştur. 129 (%44,2) kişide aşıya bağlı anti-HBs pozitifliği, 54 (%18,5) kişide ise doğal anti-HBs pozitifliği saptanmıştır. HBV’ye karşı doktorların 19 (%95,0)’u, ebe-hemşirelerin 90 (%76,3)’ı, teknisyenlerin 28 (%68,3)’i, temizlik şirketi çalışanlarının 25 (%43,9)’i ve diğer personelin 21 (%37,5)’i bağışık olarak bildirmişlerdir (31).Luksamijarulkul ve ark. sağlık çalışanlarıüzerinde yaptıklarıçalışmada HBsAg pozitifliğini %3,4 olarak bildirmişlerdir32. Karslıgil ve ark.’nın yaptığıçalışmada; hastane personelinde %5,41, normal populasyonda %5,0 pozitiflik saptanmıştır (33). Ülkemizde sağlık personeline yönelik yapılan diğer çalışmalarda HBsAg pozitifliği 1,9-4,1% arasında bulunmuştur (14,34-40).Sağlık çalışanları arasındaki HBsAg pozitiflik oranlarını ise; Doğan ve ark. (41) diş hekimlerinde %7,7, yardımcı sağlık personelinde %8,2; Sarı ve ark. (42) temizlik personelinde %4,4; Pahsa ve ark. (43) hekimlerde %1,3, hemşirelerde %2,8, yardımcı sağlık personelinde ise %3,6 olarak bildirmişlerdir. Çakaloğlu ve arkadaşları 1980- 2000 yıllarını kapsayan ve Türkiye’de sağlık çalışanları arasında yapılan çalışmaların derlendiği bir meta analiz çalışmasında 14,000 sağlık çalışanında HBsAg seroprevalansının 1980-1990 yılları arasında % 5,8 iken, 1990-2000 yılları arasında bu oranın %3,6’ya gerilediğini saptamışlardır (44).İnan ve ark. (45) yaptıklarıçalışmada meslek gruplarına göre değerlendirme yaptıklarında kan ve vücut sıvılarıyla en fazla temasın hemşirelerde (%29,1), en sık temas şeklinin de iğne batması (%90,3) şeklinde olduğunu saptamışlardır. DSÖ sağlık çalışanlarının risk altında olmasından dolayı 1992’de HBV’yi meslek hastalığı olarak kabul etmiştir (23).Kutlu ve ark Tıp fakültesi öğrencilerinde hepatit B prevelansıçalışmasında, öğrencilerde HBsAg pozitifliğinin %0,7 olduğunu bildirmişlerdir (46).Çetinkol ve arkadaşları 200 sağlık meslek lisesi öğrencisi üzerinde yaptıkları bir araştırmada HBsAg ve Anti-HCV pozitifliğine rastlamamışlar, anti-HBs %89, anti-HAVIgG %39,5 oranında pozitif saptamışlardır (47) Bizim çalışmamızda HBsAg 2 (%1,4) öğrencide pozitif bulundu. Anti-Hbs 127 (%89,4) öğrencide pozitifti. Çalışmamızda saptanmış olan Anti-Hbs pozitiflik oranıÇetinkol ve arkadaşlarının çalışmasına benzerdir. Düşük oranda bulunmuş olan HBsAg pozitifliği muhtemelen öğrencilerin henüz mesleklerinin öğrenme aşamasında olmaları ve hepatit B’ye karşı yüksek bağışıklanma oranına sahip olmaları nedeniyledir.Çalışmamızda, Hepatit B aşısı olup olmadıkları sorgulandığında öğrencilerden sadece 81’i (%57) hepatit B aşısı olduğunu, 33’ü (%23,2) bilmediğini, 28’i (%19,7) ise olmadığını belirtmiştir. Hepatit B aşısı olmadığını belirten 28 kişiden 25’inde (%89,3) Anti-Hbs pozitif saptanmış ve bunlardan 5’inde Anti-HBcIgG pozitif bulunmuştur. Bu sonuçlar göz önüne alındığında aşılama öyküsünü sorgulamanın güvenilir olmadığı, hepatit belirteçlerine bakılması gerekliliği düşünülebilir.Bizim çalışmamızda, Anti-HBcIgG 9 (%6,3) öğrencide pozitif saptandı. Sarılık geçirdiğini söyleyen 7 kişiden 2 (%28,6)’sinin Anti-HBcIgG pozitif bulundu, sarılık geçirmediğini söyleyen 135 kişiden 7 (%5,2)’sinin Anti-HBcIgG’si pozitif bulundu. Ailesinde sarılık geçirme öyküsü bulunan 17 öğrenciden birinde (%5,9) Anti-HBcIgG pozitif iken öykü bulunmayan 116 öğrenciden 8 (%6,9)’inde Anti-HBcIgG pozitif bulundu. Bunlara dayanarak sorgulamada aile hikayesinden ziyade kişinin kendisinin sarılık geçirip geçirmediğinin belirtilmesi daha anlamlıdır.Çalışma grubumuzun aile yapısı incelendiğinde, aile tipi ve kardeş sayısı ile Anti Hbc IgG arasında ilişki saptanmamıştır.Sağlık çalışanlarında HCV enfeksiyonu ile ilgili çalışmalarda; Fransa’da seropozitivitenin cerrahlarda %0,1-0,01, hemşirelerde ise %0,054-0,0054 olduğu bildirilmiştir (45) Anti-HCV pozitifliği Parana ve ark. (48) nın çalışmasında %2,8, Jindal ve ark (49) nın çalışmasında %4,0 olarak bulunmuştur. HCV pozitifliğinin ülkemizde genel populasyonda %1-2,4 arasında olduğu bildirilmiştir (21). Ülkemizde yapılan sağlık çalışanlarındaki Anti-HCV pozitiflik oranları 0-1% arasında bulunmuştur (34,35,38,41,42,50,51) Çalışmamızda öğrencilerin tümünde Anti-HCV negatifti.
Sonuç
Sonuç olarak sağlık personeli HBV ve HCV açısından risk altındadır. Öğrenim ve meslek yaşamları süresince her an risk altında bulunan sağlık hizmetleri öğrencilerinin hepatit B ve C’nin bulaşma yollarını bilmeleri gerekmektedir. Sağlık çalışanları içinde en büyük riski taşıyan hemşirelerin hasta ile karşılaşmadan aktif bağışıklığının sağlanması gerekmektedir. HBV enfeksiyonu aşı ile önlenebilir bir hastalık olduğu için tüm çalışanların eğitimi ve özellikle HBV aşısından taranıp, bağışık olmayan kişilerin aşılanmasıönem taşımaktadır. Aşılanma oranı arttıkça personelin HBV enfeksiyonuna yakalanma ve enfeksiyonu diğer bireylere bulaştırma riski azalacaktır.Çıkar Çatışması: Bildirilmemiştir.Yazışma Adresi/Address for Correspondence:Dr. Çiğdem Kader, Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı, Yozgat, TürkiyeTel.: +90 507 987 70 31 E-mail: [email protected]Geliş tarihi/Received:09.04.2013Kabul tarihi/Accepted:30.05.2013