Bir Eğitim Araştırma Hastanesi Personelinde HBV, HCV ve HIV Seroprevalansı
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Araştırma Makalesi
CİLT: 18 SAYI: 3
P: 94 - 97
Aralık 2012

Bir Eğitim Araştırma Hastanesi Personelinde HBV, HCV ve HIV Seroprevalansı

Viral Hepat J 2012;18(3):94-97
1. Diyarbakir Egitim Ve Arastirma Hastanesi, Gastroenteroloji Klinigi, Diyarbakir, Türkiye
2. Diyarbakir Egitim Ve Arastirma Hastanesi, Enfeksiyon Hastaliklari Ve Klinik Mikrobiyoloji, Diyarbakir, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Sağlık çalışanları kan yolu ile bulaşan infeksiyon hastalıkları açısından önemli bir risk grubudur. Kan, kan ürünleri ile direkt temas ya da iğne ve sivri uçlu kesici aletler aracılığı ile sağlık çalışanlarına en az 26 farklı infeksiyon etkeni bulaşabilmektedir. Bu etkenler arasında ilk sırayı virüsler alırken, güncel olarak sıklıkla hepatit B virüsü (HBV), hepatit C virüsü (HCV) ve Human Immunodeficiency Virus (HIV)’ün bulaşı gözlenmektedir. Biz bu nedenle hastanemizde çalışan sağlık personelinin HBV, HCV ve HIV ile karşılaşma ve bağışıklık durumlarını retrospektif olarak inceledik.

Gereç ve Yöntemler:

2010-2012 yılları arasında hastanemizde çalışan 823 sağlık personelinin serum örnekleri HBsAg, anti-HBc total, anti-HBs, anti-HCV ve anti-HIV yönünden incelenmiştir. Çalışmada mikroELISA yöntemi kullanılmıştır.

Bulgular:

823 personelin 673 (%81,8)’ünde anti-HBs pozitifliği tespit edilirken, 114 (%13,9)’ ünde anti-HBs ve anti-HBc totalin birlikte pozitifliği mevcuttu. 14 (%1,7) kişi HBsAg, 1 (%0,12) kişi anti-HCV pozitifti. 136 kişi (%16,5) ne hepatit B virüsü ile karşılaşmış ne de aşı yaptırmıştı. Anti-HCV sadece bir hemşirede pozitifdi.

Sonuç:

Sağlık çalışanları HBV, HCV ve HIV açısından yüksek risk grubundadır. Özellikle HBV’nin bulaştırıcılığının yüksek, bulunduğumuz bölgenin yüksek endemisiteye sahip olması nedeniyle tüm sağlık personelinin aşılanmasının sağlanması, HCV ve HIV açısından da standart enfeksiyon kontrol programlarına uyumun artırılması önemlidir.

Anahtar Kelimeler:
Saglik çalisanlari, HBV, HCV, HIV, seroprevalans

Giriş

Sağlık personeli mesleki maruziyet nedeniyle kan yoluyla bulaşan infeksiyonlar açısından risk altındadır. En az 26 farklı patojenin bu yolla bulaştığı bilinmektedir (1). Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre dünya çapında 85 milyondan fazla sağlık personeli kontamine tıbbi aletlerle devamlı yaralanmaya maruz kalmaktadır (2). Dünya çapında yaklaşık 350-400 milyon kişi kronik HBV taşıyıcısıdır ve her yıl 1 milyonun üzerinde kişi HBV’ye bağlı siroz ve karaciğer kanserine bağlı akut fulminan yetmezlik nedeniyle kaybedilmektedir (3). Farklı bölgelerde endemisite değişmektedir. Ülkemiz orta endemisite bölgeleri arasında yer almaktadır ve HBV taşıyıcılığı %2-10 arasındadır. Sağlık personelinde ise bu oranın 1,5-2 kat daha fazla olduğu bildirilmektedir (4). Bizim yöremizde genel populasyonda hepatit B seroprevalansı %13’dür (5). HCV akut hepatit, kronik karaciğer hastalığı, hepatoselüler kanser gibi ciddi komplikasyonlara neden olmaktadır ve dünyada yaklaşık 210 milyon kişinin HCV ile infekte olduğu bilinmektedir (6). Ülkemizde HCV sıklığı genel populasyonda %1-2,4 arasında değişmektedir (7). Çeşitli gruplarda yapılan farklı çalışmalarda anti-HCV sıklığı %0,05 ile %51,6 arasında değiştiği bildirilmektedir (8,9). Saptanan oranlar çalışan risk grubu ve bölgesel özelliklere bağlı olarak farklılık göstermektedir. Kan vericilerindeki oranlar genellikle %1’i geçmemektedir (7). DSÖ’nün 2010 verilerine göre dünyada ortalama 33,3 milyon kişi HIV ile infektedir. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı verilerine göre 31 aralık 2011 tarihine kadar bildirimi yapılmış 5224 HIV ile infekte olgunun varlığı görülmektedir (10). Biz bu çalışmada hastanemizde görev yapan 823 sağlık personelinde HBV, HCV ve HIV serolojisini belirleyip HBV’ye karşı bağışıklığı olmayanları saptayıp aşılanmalarını sağlamayı, infekte personeli belirleyip takip ve tedavi altına almayı, standart önlemlere uyulması gerektiğini bir kez daha vurgulamayı amaçladık.

Gereç ve Yöntem

Çalışmamıza Diyarbakır Eğitim Araştırma Hastanesi’nde çalışan yaşları 19-62 arasında değişen, 677’si kadın, 146’sı erkek, toplam 823 sağlık personeli dahil edildi. Serum örnekleri E170 modüler (Roche, USA) cihazında kemilüminesans esasına dayanan ELISA yöntemiyle HBsAg, anti-HBc total, anti-HBs, anti-HCV ve anti-HIV yönünden incelenmiştir. Elde edilen veriler sayı ve yüzdelik hesaplama kullanılarak değerlendirilmiştir.

Bulgular

Çalışmamıza dahil edilen 823 sağlık personelinin, 133’ü doktor, 543’ü hemşire, 64’ü sağlık memuru, 23’ü laboratuar teknisyeni, 22’si anestezi teknisyeni, 10’u acil tıp teknikeri, 28’i ise temizlik personeliydi. 14 (%1,7) kişi HBsAg pozitif, 673 (%81,8) kişi anti-HBs pozitif, bu çalışanların da 114 (%13,9)’ü doğal bağışık (anti-HBs ve anti-HBc total birlikte pozitif), 559 (%67,9)’u aşıya bağlı bağışık (izole anti-HBs pozitif) idi. Anti-HCV sadece bir hemşirede pozitif iken anti-HIV seropozitifliğine rastlanmadı (Tablo 1). 136 kişi (%16,5) HBV’ye karşı duyarlı idi. HBV duyarlılığı açısından meslek gruplarına bakıldığında en yüksek oran temizlik personellerinde, 2. sırada ise hemşirelerdeydi (Grafik 1). HBV’ye karşı duyarlı olan personeller aşı programına alındı. HBsAg ve anti-HCV pozitif olanlar viral yükleri bakılarak takip ve tedavi altına alındı.

Tartışma

Sağlık personeli hastalarla ve onlara ait kan, serum ve vücut salgıları ile ve bunlarla kontamine aletlerle sürekli temas etme durumunda olduğu için kan ve vücut sıvılarıyla bulaşan infeksiyonlara yakalanma riski yüksektir (11). Bu infeksiyonlar içerisinde HBV, HCV ve HIV bulaşmasından en çok korkulan etkenler olup, bunlar dışında kan yoluyla bulaşan en az 26 farklı etken bulunmaktadır (12). Sağlık kuruluşlarında gerekli önlemler alınmazsa, bu etkenler, hastadan hastaya, hastadan sağlık personeline veya nadiren sağlık personelinden hastaya bulaşabilmektedir. Bulaşma riski o toplumda kan yoluyla bulaşan patojenlerin seroprevalansına, temasın tipine ve sıklığına, virüsün infektivitesine ve virüsün kandaki konsantrasyonuna bağlıdır (11). HBV infeksiyonu viral hepatitler arasında en yüksek bulaşma riski taşıyan infeksiyondur ve dünyadaki primer hepatosellüler karsinom (PHC) olgularının %80’inden sorumlu olup, HBV taşıyıcılarında PHC rastlanma sıklığının sağlıklı kişilere kıyasla 200-400 kat daha fazla olduğu gösterilmiştir. Bu bulgulara dayanarak DSÖ tarafından HBV sigaradan sonra ikinci önemli kanserojen olarak kabul edilmektedir. Gelişmiş batı ülkelerinde taşıyıcılık sıklığı %1’den düşük, buna karşın gelişmekte olan bazı ülkelerde (örneğin Güneydoğu Asya’da) %20’yi geçmektedir. Ülkemizde farklı merkezlerde yapılan çalışmalarda HBV taşıyıcılığı %4-15 arasında bulunmuştur. Dolayısıyla günlük uygulamada ülkemizde hekimlerin karşılaştığı yaklaşık her 10-20 hastadan birisinin HBV taşıyıcısı olma riski vardır. Taşıyıcılık sıklığının %0,5 olduğu Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde her yıl görülen 300.000 yeni HBV infeksiyonunun 12.000 tanesi sağlık personelinde ortaya çıkmaktadır (13). DSÖ ve Uluslararası Çalışma Örgütü 1992’de HBV’yi meslek hastalığı etkeni kabul etmiştir ve Sağlık Bakanlığı 1996’da sağlık çalışanlarının bu virüs açısından taranarak uygun kişilerin aşılamasını başlatmıştır (14,15). Türkiye’de Genişletilmiş Bağışıklama Programı ve Hepatit B Kontrol programı kapsamında diş hekimleri de dahil tüm sağlık çalışanları ve tanımlanan diğer risk grupları ile yenidoğan her bebek hepatit B aşı programına alınmaktadır (16). Ülkemizde sağlık çalışanları arasında HBV seroprevalansının araştırılması amacıyla yapılan çalışmalarda; Öksüz ve ark. (17) HBsAg pozitifliğini %1,7, Bölükbaş ve ark. (18) %3, İnci ve ark. (19) %1, Demir ve ark. (4) %3 olarak bulmuşlardır. Koruk ve ark. (20) yaptıkları çalışmada Şanlıurfa ili ağız diş sağlığı merkezi çalışanlarında HBsAg pozitifliğini %3,6, Güzelant ve ark. (21) ise yine ağız diş sağlığı merkezi çalışanlarında bu oranı %2,5 olarak bildirmişlerdir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde sağlık çalışanlarında HBV seroprevalansı normal popülasyonun 2-4 katı olacak şekilde %15-30 olarak bildirilmiştir (22,23). Karşılaştırmalı çalışmalarda ise Karslıgil ve ark. (24) sağlık çalışanları ve normal populasyon arasında istatistiksel bir fark bulamamıştır. Başka bir çalışmada ise sağlık çalışanlarına kıyasla normal populasyonda seropozitiflik anlamlı oranda daha yüksek bulunmuştur. Özer ve ark. (25) benzer sonuçlar bulmuştur. Bunun nedeni sağlık personelinin bu konuda farkındalığının olması, aşılama çalışmaları ve standart koruma önlemlerinin alınması olabilir. Bizim çalışmamızda da diğer çalışmalara benzer şekilde HBsAg pozitifliği %1,7 oranında olmakla beraber meslek gruplarına bakıldığında %7,1 ile temizlik personelinin ilk sırada yer aldığı görülmektedir. Bunun nedeni bu grupta aşılanma durumunun düşük olmasından kaynaklanabilir. Yine sağlık personelinde yapılan çalışmalarda anti-HBs pozitifliğini Sünbül ve ark. (7) %55, Demir ve ark. (4) %58,2, Şencan ve ark. (26) %28,6, karşılaştırmalı çalışmalarda; Aşkar ve ark. (27) sağlık çalışanlarında %73, kontrol grubunda %22 olarak bildirmişlerdir. Shin ve ark. (28)’nın yapmış oldukları bir çalışmada, sağlık çalışanlarındaki anti-HBs pozitifliğinin %76,9 olduğu bildirilmiştir. Özer ve ark. (25) sağlık çalışanlarında anti-HBs pozitifliğini daha yüksek tespit etmişlerdir. Bizim çalışmamızda ise pozitiflik %67,9 olup en yüksek oranın doktorlarda olduğu görülmektedir. Bu durum sağlık çalışanlarının aşılanma konusunda bilinçli olması ile açıklanabilir. AntiHBc total ve anti-HBs birlikte pozitifliğinin bakıldığı çalışmalarda; Sünbül ve ark. (7) %25,4, Demir ve ark. (4) %20,1, Şencan ve ark. (26) %16,1, Özer ve ark. (25) %18,2 olarak belirtmişlerdir. Bizim çalışmamızda da %13,9 olarak tespit edilmiştir. Aşılanma oranının doğal bağışıklığa göre daha yüksek oranda olması yine farkındalıktan kaynaklanabilir. Yine çalışmamızda 823 kisiden 136 (%16,5)’sı HBV’ ye karşı duyarlı idi. Oranlara bakıldığında en yüksek oran temizlik personelleri ve hemşirelerdeydi. Duyarlı personelin tümü aşı programını tamamladı ve HBV’ye karşı koruyuculuk sağlandı. Ülkemizde HCV’nin prevalansı HBV’ye kıyasla daha düşük olmasına rağmen sonuçları nedeniyle hem normal popülasyon, hem de hastane personeli için önemlidir (25). Yapılan çalışmalarda Öksüz ve ark. (17) anti-HCV pozitifliğini %0,2, İnci ve ark. (19) %0,34, Aşkar ve ark. (27) %0,15 olarak bildirmişlerdir. Bizim çalışmamızda da bu oran %0,12’dir. DSÖ’nün 2010 verilerine göre dünyada ortalama 33,3 milyon kişi HIV ile infektedir (29). Ülkemizden bildirilen çalışmalarda sağlık personelinde anti-HIV pozitifliği bildirilmemiştir (19,21). Bizim bulgularımızda bu çalışmalarla uyumludur. Sonuç olarak, sağlık çalışanları HBV, HCV ve HIV açısından risk altındadır. Bizim hastanemizde hepatit B yönünden bağışıklık oranının yüksek olmasına rağmen hala aşılanmamış sağlık personelinin varolması da kaygı vericidir. Mesleksel yönden kan yoluyla bulaşan infeksiyonlar açısından yüksek riskli olması sebebiyle, aşı ile korunabilir hastalıklardan biri olan HBV’ye duyarlı tüm personelin aşılanması, bütün hastalarda standart önlemlere uyulması, bu konuda sürekli eğitimler verilmesi ve HBV, HCV, HIV ile infekte personelin takibi ve tedavisi önemlidir. Yazışma Adresi/Address for Correspondence: Dr. Şafak Kaya, Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği, Diyarbakır, Türkiye Gsm:+90 505 539 53 80 E-mail: [email protected] Geliş tarihi/Received: 27.10.2012 Kabul tarihi/Accepted: 24.11.2012