Bayan Kuaför ve Güzellik Merkezi Çalışanlarının Hijyen-Bulaşıcı Hastalıklar Konularında Bilgi Düzeylerinin Değerlendirilmesi ve Kan Yoluyla Bulaşan Hastalıklar ile Onikomikoz Yönünden İncelenmesi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Araştırma Makalesi
CİLT: 19 SAYI: 3
P: 115 - 118
Aralık 2013

Bayan Kuaför ve Güzellik Merkezi Çalışanlarının Hijyen-Bulaşıcı Hastalıklar Konularında Bilgi Düzeylerinin Değerlendirilmesi ve Kan Yoluyla Bulaşan Hastalıklar ile Onikomikoz Yönünden İncelenmesi

Viral Hepat J 2013;19(3):115-118
1. Keçiören Egitim Ve Arastirma Hastanesi, Mikrobiyoloji Laboratuvari, Ankara, Türkiye
2. Düzce Üniversitesi Tip Fakültesi, Tibbi Mikrobiyoloji, Düzce, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

Giriş

Kuaför ve güzellik salonlarında hijyen kurallarına uyulmadığı takdirde, birçok hastalık müşteri ve çalışanlara bulaşabilmektedir. Bunların başında insan immun yetersizlik virüsü (HIV), Hepatit B ve Hepatit C virüsleri, human papilloma virüs (HPV), deri, tırnak ve saçlı deri mantar hastalıkları, pedikülozis ve impetigo gelmektedir (1). HBV, HCV, HIV gibi etkenler tırnak kenarlarından, kıl diplerinden, görünür veya mikroskobik olarak açığa çıkan kanla ve vücut sıvılarıyla, mantarlar ise direkt olarak veya ortak kontamine materyal kullanımı sonucu indirekt yolla bulaşabilmektedir (2). Bu nedenle de çalışırken eldiven kullanma başta olmak üzere genel korunma yöntemlerine kesinlikle uyulması gerekmektedir (2,3).

Bu çalışmada; Düzce ilindeki kuaför ve güzellik salonlarında manikür-pedikür, epilasyon gibi işlemler yapan çalışanların, kan yoluyla bulaşan hastalıklar, onikomikoz ve hijyen konusundaki bilgi düzeylerinin ölçülmesi, bunun yanı sıra HBV, HCV, HIV enfeksiyonlarının seropozitiflikleri ve onikomikoz varlığının araştırılması amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem

Haziran-Kasım 2010 tarihleri arasında, Düzce ili ve ilçelerindeki (Akçakoca, Cumayeri, Çilimli, Gölyaka, Gümüşova, Kaynaşlı ve Yığılca) tüm bayan kuaför ve güzellik salonları çalışma kapsamına dahil edilmiştir. Kuaför ve güzellik salonlarında kan yoluyla bulaşan hastalıklar veya tırnak mantarı için risk grubunda olan manikür-pedikür, epilasyon, ağda gibi işlerde görev yapan kişiler denek olarak, risk grubu içinde olmayan çalışanlar kontrol grubu olarak belirlenmiştir. İş yerlerine gidilerek çalışma hakkında bilgi verilmiş ve anket formları dağıtılmış, çalışmaya katılmayı kabul edenlerden kan örnekleri ve muayene sonrasında tırnak örnekleri alınmıştır. Ankete katılanların sosyo-demografik bilgileri, mesleki eğitim düzeyleri, kan yoluyla bulaşan hastalıklar, enfeksiyon hastalıklarının bulaşma yolları konusunda bilgi düzeyleri, hijyen bilgi düzeyleri, sterilizasyon, dekontaminasyon, dezenfeksiyon konularında bilgi düzeyini değerlendirmeye yönelik sorular sorulmuştur. Toplanan kan örnekleri her günün sonunda laboratuvara getirilerek serumları ayrıldıktan sonra çalışma gününe kadar -20C°’de bekletilmiştir. Çalışmadaki tüm örnekler toplandıktan sonra Düzce Merkez Laboratuvarı Mikrobiyoloji Bölümü Seroloji Laboratuvarı’nda Abbott Axsym System’de, mikropartikül enzim immünoassay (MEIA) yöntemi ile analiz edilmiştir

Kan örneklerinde HBsAg, Anti-HBc IgG, Anti-HCV ve Anti-HIV araştırılmıştır. Klinik olarak onikomikozdan şüphelenilen tırnaklar %70’lik alkol ile silindikten sonra steril bistüri ile kazınarak steril bir kapta toplanmıştır. Örnekler lam üzerine konularak 1-2 damla %10-25 KOH damlatılmış ve lamel ile kapatılarak 1-2 dakika ısıtılmıştır. Işık mikroskobunda x10’luk ve x40’lık büyütmelerle mantar hif ve sporları araştırılmıştır. Mantar kültürleri için Dermatophyte Test Medium (GBL, Türkiye)’a örnek ekimleri yapılmış ve üç hafta sonunda değerlendirilmiştir.

Elde edilen verilere ait tanımlayıcı istatistikler sayı ve yüzde olarak verilmiştir. Ankette yer alan kategorik yapıdaki özellikler arasındaki ilişkiler uygun ki-kare testi ile incelenmiştir. Anket bilgileri ve test sonuçlarının kayıt altına alınması ve istatistiksel analizi PASW (sürüm 18.) programı kullanılarak yapılmıştır. P≤0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.

Bulgular

Düzce kuaförler odasına kayıtlı 100 iş yerinden 82’si çalışmaya katılmayı kabul etmiştir. Bu iş yerlerinde çalışan risk grubundaki toplam 250 kişinin 155’i (%62) kanla bulaşan hastalıklar açısından incelenmek üzere kan vermeyi kabul etmişken, 155 kişinin 126’sı (%81) kan yoluyla bulaşan hastalıklar, onikomikoz ve hijyen konusundaki bilgi düzeylerinin ölçülmesi için yapılan ankete katılmayı kabul etmiştir. Kontrol grubu olarak risk grubunda bulunmayan 65 çalışandan kan örnekleri alınmıştır. Çalışmaya katılanların 6’sı erkek, 149’u kadın olup erkeklerin yaş ortalamaları 32,5±6,56, kadınların yaş ortalaması 26,71±8,14; kontrol grubunda olanların 46’sı erkek, 19’u kadın olup erkeklerin yaş ortalaması 25,90±5,81, kadınların yaş ortalaması 29,42±5,27 olarak hesaplanmıştır.

Çalışma grubunda 5 (%3), kontrol grubunda 3 (%5) kişide HBsAg; çalışma grubunda 18 (%12), kontrol grubunda 12 (%19) kişide Anti-HBc IgG pozitif olarak bulunmuştur. HIV ve HCV antikor pozitifliği ise saptanmamıştır. Risk grubunda olup onikomikoz bulguları olan 8 (%3) çalışan tespit edilmiş olup bunlardan alınan tırnak örneklerinde dermatofitik küf mantarı ürememiştir. Kontrol grubunda ise onikomikoz bulguları olan kimse saptanmamıştır.

Katılımcıların çoğunun manikür-pedikür aletleri ve ciltteki kesi veya çatlaklardan bulaşabilecek hastalıkları, bit ve saç mantarının bulaş yollarını bildikleri, cilt mantarının bulaş yollarını ise bilmedikleri tespit edilmiştir. Örneğin tırnak mantarının kişiden kişiye yakın temasla bulaşabileceğini bilenlerin oranının sadece %27 olduğu görülmüştür. Katılımcıların hastalıkların bulaşma yollarıyla ilgili bilgi düzeyi Tablo 1’de gösterilmiştir.

Ankete katılanlarda el hijyeni için dezenfektan kullanım oranının oldukça düşük olduğu ve %37’sinin eldivensiz işlem yaptıkları görülmüştür. Katılımcıların çoğu tırnak mantarı bulaşını önlemek için tek kullanımlık terlik kullandıklarını ve/veya manikür aletlerini her kullanımdan sonra dezenfekte ettiklerini belirtmişlerdir. Ağda yapılacak bölge ve yapan kişinin ellerinin su ve sabunla temizlendiğini söyleyenler %67 iken, alkol derecesi yüksek antiseptiklerle temizlediğini söyleyenlerin oranı %6 olarak belirlenmiştir. Ağda yapılırken ağda ve spatulanın tek kullanımlık olması gibi dikkat edilecek hususları bilenlerin çoğunlukta olduğu görülmüştür. Müşteride deri veya tırnak mantarı gözlemlediklerinde çalışanların yarısı bir doktora görünmesini söyleyip işleme devam ettiklerini ve/veya kullandığı malzemeleri daha uzun süre steril ettiklerini belirtmişlerken, %7’si herkese olduğu gibi davrandıklarını söylemişlerdir. Bit, saçkıran gibi cilt hastalıklarını fark etmeden işleme başladıklarında %62’si kesilen saçları çöpe atıp saça değen malzemeleri kaynattıklarını belirtmişlerken, %18’i saçları yakarak imha edip malzemeleri kaynattıklarını söylemişlerdir.

Ankete katılanların çoğu sterilizasyon, dezenfeksiyon ve dekontaminasyon tanımlarını bilmezken yarısının hijyen tanımını doğru bildiği görülmüştür. Ankete katılanların %60’ı sterilizasyon-dezenfeksiyon eğitimi almadığını belirtmişler ve çoğunlukla da sterilizasyon-dezenfeksiyon terimlerinin anlamlarını karıştırdıkları fark edilmiştir. Çalışanların %58’i tıbbi atık kutularının, %53’ü ecza dolaplarının olmadığını, %76’sı ise pamuk, tampon, ağda, tıraş bıçağı, epilasyon iğneleri gibi nesneleri diğer çöplerle birlikte imha ettiklerini söylemişlerdir. Yüzde 73’ü Manikür-pedikür ve benzeri işlerde kullanılan metal aletleri UV sterilizatörler ile steril ettiklerini söylemişlerken, %37’si kolonya veya alkol ile sildiklerini belirtmişlerdir. Ayrıca %26’sı kimyasal solüsyon ile steril ettiklerini, %22’si çamaşır suyunda beklettiklerini söylemişlerdir. Bir kişi sterilizasyonda yalnızca kimyasal solüsyon olarak zefiran kullandığını, kalan 4 (%3) kişi ise hiçbir şey yapmadıklarını belirtmişlerdir. Sterilizasyonda kimyasal madde olarak çoğunluğu %80’lik etil alkol kullandığını belirtmişken, %50’lik etil alkol, %2,5 sodyum hipoklorit ve %0,3’lük hidrojen peroksit kullandıklarını söyleyenler de olmuştur. Kullandıkları tarak, fırça gibi metal olmayan aletleri %21’i alkolde bekleterek, %27’si kaynatarak, %32’si UV sterilizatör ile diğerleri de çamaşır suyu veya su ve sabun kullanarak dezenfekte ettiklerini söylemişlerdir. Hepatit B aşısının yaptırılıp yaptırılmadığı ile ilgili soruda, katılımcıların 45’i (%36) yaptırdığını, 48’i (%38) yaptırmadığını, 33’ü (%26) ise bilgisinin olmadığını belirtmiştir.

Tartışma

Kuaför ve güzellik salonlarında çalışanların kişisel hijyenlerine, çalışma aletlerinin dekontaminasyon, dezenfeksiyon ve sterilizasyonuna, atıkların doğru şekilde uzaklaştırılmasına ve çalışma ortamının temizliğine gereken önemi vermediklerinde hem müşterilere hem de kendilerine hastalık bulaştırmaları kaçınılmaz olacaktır (4). Bu hastalıkların başında HBV, HCV, HIV enfeksiyonları ve onikomikoz gelmektedir (4). Bu konuda yapılan çalışmalar genellikle hastalık bilgi düzeyleri ve uygulamalarına yönelikken, hastalık seropozitifliklerine yönelik yapılan çok az sayıda çalışmaya rastlanmıştır. Türkiye viral hepatit derneğinin çalışmasına göre, 2002 yılında berber ve kuaförlerde yapılan araştırmada HBV pozitiflik oranları, Ankara’da 149 kişide %10,6, Elazığ’da 112 kişide %14 olarak bildirilmiştir. Bu oranlar kontrol gruplarına göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (5). Çalışmamızda, çalışma grubundaki %3 ve kontrol grubundaki %5 pozitiflik oranları diğer çalışmadan düşük görünmekle birlikte normal nüfusa oranla yüksek bulunmuştur. Ayrıca kontrol grubu ile çalışma grubunun pozitiflik oranlarının benzer olması bize, seçilen grubun ve kuaförlerde çalışan tüm personelin kanla bulaşan enfeksiyonlar konusunda risk taşıdığını göstermiştir.

Çalışanların bulaşıcı hastalıklar açısından riskli bir işte çalıştıklarının bilincinde olmaları gerekli tedbirleri almalarına neden olabilmektedir. Ankara Keçiören’de berberler ile yapılan çalışmada katılımcıların %71’i bu mesleğin bulaşıcı hastalıklar açısından risk oluşturduğunu belirtmişlerdir (4). Ankara’da yapılan başka bir çalışmada ise katılımcıların yarısının kan yoluyla bulaşan hastalıkları ve bulaşma yollarını bildikleri bildirilmiştir (6). Çalışmamızda katılımcıların yarıdan fazlasının sorulan hastalıkların yaptıkları iş ile müşteriye veya kendilerine bulaşabileceğini, bulaşma yollarını ve en kolay bulaşabilecek olan hastalıkları bildikleri görülmüştür. Bulduğumuz bu sonuç yapılan diğer çalışmalarla benzer olmasına rağmen katılımcıların yarıya yakınının bu hastalıkların yaptıkları iş ile müşteriye veya kendilerine bulaşabileceğini ve bulaşma yollarını bilmiyor olmasının küçümsenebilecek bir oran olmadığı düşünülmüştür. Ankara Keçiören’de berberlerle yapılan çalışmada, katılımcıların yarısının hijyen kurallarına dikkat edilmediğinde mantar bulaşıcılığını bildikleri görülmüştür (4). Çalışmamızda ise katılımcıların çoğunluğunun cilt mantarının, kişiden kişiye temasla veya tarak, fırça gibi aletlerle bulaşabileceğini bilmemesi, yine tırnak mantarının da kişiden kişiye temasla bulaşabileceğini bilmemesi, bu hastalıkları kolaylıkla kendilerine ve müşteriden müşteriye bulaştırmalarına neden olabileceğini düşündürmüştür.

Enfeksiyon kontrolünde el yıkamanın önemli korunma yöntemlerinden biri olduğu bilinmektedir. Her işlemden önce ve sonra el yıkama alışkanlığının yüksek olması, çalışanların kendilerini ve müşterilerini korumaları açısından oldukça önemlidir (7). Kan yoluyla bulaşan hastalıklardan korunmada eğitim programı belirlemek için 1999 yılında Ankara’da yapılan toplantıya katılan kuaför, berber ve güzellik salonu çalışanlarının %55’i her işlemden önce ve sonra ellerini yıkadıklarını belirtirlerken, %23’ünün gerektiğinde eldiven kullandıkları saptanmıştır (8). Ankara’da 2004 yılında, kuaför ve güzellik salonları çalışanları ile yapılan çalışmada, her müşteriden sonra düzenli olarak ellerini yıkadıklarını ifade edenler %71 iken katılımcıların %58’inin işlem sırasında eldiven kullandıkları saptanmıştır (6). Kanada’da yapılan çalışmada kuaför çalışanlarının işlem sırasında eldiven giymedikleri belirtilmiştir (9).

Çalışmamız Kanada’da yapılan çalışma dışında diğer çalışmalarla benzerlik göstermiştir. Ancak anket katılımcılarının %64’ü eldiven kullandıklarını belirtseler de sözlü iletişime ve gözlemlerimize göre sadece boyama işlemlerinde eldiven kullanırlarken; manikür, pedikür ve ağda gibi işlemlerde çoğunlukla eldivensiz çalıştıkları görülmüştür. Riskli işlerde eldivensiz çalışmaları, kan yolu ile ve kişiden kişiye temasla bulaşabilecek hastalıkları kolaylıkla kendilerine ve müşterilerine bulaştırmalarına neden olabileceğinden çalışanların müşteriyle direkt temas ettikleri işlemlerin tamamında eldiven kullanmaları ve her işlemden sonra değiştirmeleri gerekmektedir. Ankara Keçiören’de berberlerin hijyen bilgileri değerlendirilirken, deri hastalıklarının ve bit gibi parazitlerin bulaşıcılığını bilmeleri konusunda, berberlerin önemli ölçüde yetersiz oldukları ortaya çıkmıştır (1). Bu sonuçlar çalışmamızla benzerlik göstermiştir. Yanlış ve yetersiz koruyucu yöntemler kendileri ve müşterileri için ciddi enfeksiyon riski oluşturmaktadır. Çalışanların, bit, saçkıran gibi hastalıkları fark etmeden işleme başladıklarında, saçları yakarak imha edip, kullandıkları malzemeleri 30 dakika kaynatmaları gerekmektedir (2). Ancak katılımcıların sadece %36’sının doğru yöntemleri uyguladığı saptanmıştır. Saçların direkt çöpe karışmasının ve malzemelerin doğru şekilde steril edilmemiş olmasının bu hastalıkların kolaylıkla yayılmasını sağlayabileceği düşünülmüştür. Toplumun önemli bir kesimine hizmet veren bu sektörde çalışanların, müşterilerinin ve kendilerinin sağlığını koruyabilmeleri esas alınarak sık aralıklarla eğitimlerin düzenlenmesi, denetimlerin sıklaştırılarak eksiklerin giderilmesi gerektiği düşünülmüştür.

Çalışanların kullandıkları aletleri uygun şekilde steril etmeleri, hem kuaför ve güzellik salonlarından hizmet alan müşteriyi hem de kendilerini korumak için almak zorunda oldukları önlemlerdendir. Kanada’da yapılan çalışmada dezenfeksiyon için yaygın olarak tek başına izopropil alkol kullanıldığı belirtilmiştir (9). İstanbul Maltepe’de 2001 yılında yapılan araştırmaya katılan manikür–pedikürcüler alkolü daha yaygın kullandıklarını belirtmişlerdir (10). Araştırmamızda sterilizasyon cihazı bulunduranların büyük çoğunluğu UV sterilizatör kullandıklarını belirtirlerken, sterilizatörlerin kullanma sıcaklıklarını ve sürelerini bilmedikleri görülmüştür. Sterilizasyon için uygun olmayan kolonya veya alkol ile silme işlemini uygulayanların olması da bu konudaki eğitim eksikliğini göstermiştir. Kuaförler için en doğru ve güvenli sterilizasyon yöntemi kuru sıcak sterilizasyon iken yalnızca %16’sı sterilizasyonda bu yöntemi kullandıklarını belirtmişlerdir. Araştırmaya katılan manikür-pedikürcülerin hemen hepsi enfeksiyona yönelik olarak bir sterilizasyon yöntemi kullandıklarını söylemelerine rağmen, irdelendiğinde kullandıkları sterilizasyon yöntemlerinin güvenilir, bilimsel ve etkin yöntemler olmadığı tespit edilmiştir. Tüm bunların yanı sıra Hepatit B aşılanma oranının düşük olduğu görülmüş ve bu konuda da ciddi bir çalışma başlatılmasının uygun olacağı düşünülmüştür.

Sonuç olarak, kuaför ve güzellik salonlarında çalışanların çeşitli hastalıkları kendilerine ve müşterilerine bulaştırma riskinin olması ve uymaları gereken hijyen kuralları ile ilgili bilgilerinin yetersiz olduğunun görülmesi nedeniyle, düzenli olarak eğitimlere katılmaları gerektiği, ayrıca resmi kurumlar tarafından denetimlerin sık aralıklarla yapılmasının önemli olduğu düşünülmüştür. Çıkar Çatışması: Bildirilmemiştir.

Anahtar Kelimeler:
Hijyen, kanla bulasan enfeksiyonlar, kuaför, manikür-pedikür