ÖZET
Sonuç:
HBsAg tek başına HBV enfeksiyonunu saptamada yeterli bir serolojik test değildir. OHB şüphesi olan hastalarda HBV-DNA düzeyi moleküler tanı yöntemleriyle test edilmelidir. Maliyet etkinliği ve tanıda PCR’nin rolü için daha fazla çalışmalara ihtiyaç olduğu kanaatine varıldı.
Bulgular:
Beş yüz altmış yedi hastanın %49’u erkek, ortalama yaş 62,2 idi. HBsAg tüm hastalarda negatif saptandı. Izole anti- HBc IgG pozitifliği 8 hastada gözlenmiş olup hiçbirinde HBV-DNA saptanamadı. Sadece bir hastada (%0,2) serum HBV-DNA düzeyi 270 IU/mL olarak ölçüldü.
Gereç ve Yöntemler:
Mayıs 2013-Temmuz 2013 arasında, İzmir ilinde 10 farklı diyaliz merkezinde hemodiyalize giren, 18 yaş ve üzeri, 567 kronik böbrek yetmezliği olan hastalar çalışmaya dahil edildi. Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg), anti-hepatit B çekirdeği (HBc) immünoglobulin (IgG) ve anti-HBs ELISA yöntemiyle, HBV-DNA ise polimeraz zincirleme reaksiyonu (PCR) yöntemiyle çalışıldı. HbsAg negatifliği ve HBV-DNA pozitifliği OHB olarak değerlendirildi.
Amaç:
Risk grubunda yer alan hemodiyaliz hastalarında okült hepatit B’yi (OHB) saptamayı amaçladık.